İSRAİLOĞULLARININ KUR’AN’DAKİ SERÜVENLERİ
Kur’an’da, İsrailoğullarıyla ilgili çok fazla sayıda ayet vardır. Bu ayetler, çeşitli surelerin içerisine dağılmıştır.
Ancak, biz bu makalemizde, İsrailoğullarını âlemlere üstün kılan Yüce Yaradan’ın, daha sonra onları gazaba uğratacak bir karar almasının sebeplerini anlatan ayetleri irdeleyeceğiz.
Bakara Suresindeki aşağıdaki ayetlerin, bu serüveni daha toplu olarak anlatmakta olduklarını gördük. Sadece bu ayetlerde olmayan iki olayı Araf Suresinden ve Maide Suresinden aktardık. Diğer surelerdeki benzer olayları anlatan ayetleri, tekrardan kaçınmak için makalemize almadık. İsteyen okuyucumuz, diğer ayetlere de bakarak karşılaştırma yapabilir.
- Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın.
Bu sitedeki yazılarımızda Kur’an’dan ayetlerle, İsrailoğullarını bu âlemlere üstün kılma yani seçme hususunu irdelemiştik. Sonunda şu kanaate varmıştık: “İsrailoğullarının seçilmişliği; Firavunun zulmünden bitap düşmüş, kendi başlarına kurtulma şansları hiç olmayan bu kavmi, Firavundan kurtararak, insanlığa, gerçek Tanrı’ya olan inancın gücü hakkında güzel bir örnek yapmak istemesinden ibarettir. Muhtemelen, devletin başındaki Firavun, kendisini tanrı gibi görmeseydi ve İsrailoğlullarında, bu feci durumdan kurtulmak için bir mücadele azmi ve az da olsa güçleri olsaydı, tek olan Tanrı, örnek olarak İsrailoğullarını seçmezdi.”
- Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz. Onlara yardım da edilmez.
Şefaat konusundaki başka ayetlerde fidye kelimesi geçmez. Muhtemeldir ki, doğrudan İsrailoğullarına yönelik olan bu ayette, fidye alınmayacağından bahsedilmesi, onların maddeten güçlü olma sevdalarını anlatmak içindir.
- Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı.
Demek ki Yüce Yaradan, güzellikler verdiği her kulunu verdikleriyle imtihan ettiği gibi, onları Firavundan kurtararak İsraloğullarını da imtihana tabi tutmuş.
- Hani, sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun ailesini suda boğmuştuk.
- Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize) zulmederek bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz.
- Sonra bunun ardından şükredesiniz diye sizi affetmiştik.
Yüce Yaradan, İsrailoğullarını Firavundan kurtarmasına rağmen, Hz. Musa yanlarından ayrılır ayrılmaz, onlar gerçek Tanrı’yı bırakıp, buzağıya tapmaya başlamışlar. Bu affedilmez saygısızlıklarına rağmen, rahmeti en geniş olan Yüce Yaradan, onları affetmiş. Affettikten sonra da şükretmelerini beklemiş.
- Hani, doğru yolu tutasınız diye Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) ve Furkan’ı vermiştik.
- Mûsâ, kavmine dedi ki: “Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilâh edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.”
Tek olan Tanrı’nın bu merhametli tutumuna rağmen İsrailoğullarının, halen Yüce Yaradan’a kalpten inanmadıklarını aşağıdaki ayetten anlıyoruz.
- Hani siz, “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız” demiştiniz. Bunun üzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı.
- Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik.
Görüldüğü gibi Yüce Yaradan, Kendisini görmeden inanmayız diyen İsrailoğullarına bir ders daha vermiş. Onları öldürdükten sonra tekrar diriltmiş. Dirilttikten sonra yine, onların şükretmelerini beklemiş.
- Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin” (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı.
- Hani, “Şu memlekete girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin. Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve “hıtta!” (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz” demiştik.
- Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle, o zalimlere gökten bir azap indirdik.
- Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın” demiştik.
- Hani, “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O hâlde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin” demiştiniz. O da size, “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var” demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah’ın ayetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı.
Konumuzla bağlantılı olan ama Bakara Suresindeki ayetlerde verilmeyen bir başka olay, Araf Suresinin şu iki ayetidir.
- İsrailoğullarını denizden geçirdik. Derken, kendilerine ait putlara tapan bir kavme rastladılar. İsrailoğulları, “Ey Mûsâ! Onların kendilerine ait ilâhları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilâh yapsana” dediler. Mûsa şöyle dedi: “Şüphesiz siz cahillik eden bir kavimsiniz.”
- Şüphesiz bunların (din diye) içinde bulundukları şey yok olmaya mahkûmdur. Yapmakta olduklarının hepsi batıldır.”
Yüce Yaradan, İsrailoğullarını, denizi yarıp Firavundan kurtarmış ve denizi geri birleştirerek Firavunla askerlerini de suda boğmuş. İnsanlara göre çok büyük bir mucize olan bu olaylardan hemen sonra İsrailoğulları, yolda bir kavme rastlamışlar. Yaşadıkları olaylar henüz sıcaklığını korurken, Hz. Musa’dan onlara put şeklinde bir ilâh yapmasını istemişler. Bunun üzerine Hz. Musa’ya şu ayet iner.
- “Sizi âlemlere üstün kılmış iken, Allah’tan başka ilâh mı araştırayım size?”
Anlaşılan o ki, İsrailoğulları düşüncesizce davranmaya devam etmişler.
Şimdi, Bakara Suresinin 57-61 ayetlerini topluca irdelemeye çalışalım.
57inci ayette Yüce Yaradan, İsrailoğullarını güneşin sıcaklığından korumak için, bulutla üzerlerine gölge indirdiğini bahsediyor. Tek olan Tanrı, bununla da yetinmeyip, onları Katından indirdiği kudret helvası ve bıldırcınla beslediğini anlatıyor. Fakat İsrailoğulları, kendilerine verilen bu nimete itiraz ediyorlar.
Bunun üzerine Yüce Yaradan, 58inci ayetinde onlara, “şu memlekete girin, orada bol bol yiyin. Sonra Rabbim bizi affet deyin ki, Ben de sizin hatalarınızı bağışlayayım ” diyor. Ancak, Maide Suresinin 21-26 arasındaki ayetlerinden anlaşılacağı üzere, o memleketin içerisindeki insanlardan korktukları için girmiyorlar. Hz. Musa’ya “Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın, biz burada bekleyeceğiz” diyorlar. Bunun üzerine Yüce Yaradan, onları cezalandırıyor.
60ıncı ayete göre, Hz. Musa, çöl ortamına yakın yerlerde yaşayan kavmi için, Rabbinden su istiyor. Yüce Yaradan da, insanlara göre çok büyük bir mucize oluşturarak gereğini yapıyor. Hz. Musa’nın, asasını kayaya vurmasıyla kayadan oniki pınar fışkırıyor.
Ama İsrailoğulları bu nimetlerden de memnun olmuyor. Bu ve yiyecek konusundaki memnuniyetsizlikleri birleşince Yüce Yaradan, 61inci ayette anlatıldığına göre, İsrailoğullarını gazabına uğratıyor. Ayetin sonunda da niye gazaba uğrattığını şöyle açıklıyor:
“Bunun sebebi, onların; Allah’ın ayetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı.”
Demek ki Yüce Yaradan, gösterdiği delilleri İsrailoğullarının inkâr etmesine kızmakla kalmıyor. Onların, Allah’ın, vahyini iletmekle görevlendirdiği peygamberlerini öldürmelerine de kızıyor.
İsrailoğullarının sürekli olarak böyle yanlış davranmalarının sebebini de, onların “isyan etmeleri ve aşırı gitmeleri” olarak açıklıyor.
Yüce Yaradan, İsrailoğullarının bütün bu hadsizlikleri, aşırılıkları, memnuniyetsizliklerine rağmen, Hz. İsa’yı mucizelerle donatıp göndererek, onlara yine de rahmetiyle muamele ediyor.
- Andolsun, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya mucizeler verdik. Onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi?
- “Kalplerimiz muhafazalıdır” dediler. Öyle değil. İnkârları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler.
Tek olan Tanrı’nın merhametine rağmen, anlaşılan o ki, İsrailoğullarının Hz. İsa’ya yaptıkları, bardağı taşıran son damla oluyor. 88inci ayete göre, Yüce Yaradan onları lânetliyor. Onları lânetlediği için de, pek az iman ettiklerini vurguluyor.
Belki de, içlerinde pek az da olsa iman edenlerden dolayı Yüce Yaradan, İsrailoğullarına 1900 yıl sonra bir şans daha veriyor. Kovulmalarını sağladığı topraklara geri dönmelerine izin veriyor.
Yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığı üzere Yüce Yaradan, İsrailoğullarına çok defa merhamet ediyor. Ama Yüce Yaradan’ın onlara her merhamet edişinde görüldüğü gibi, imtihan edildiklerini kavrayamadıkları anlaşılıyor. Bunu, halen Rablerine şükretmemelerinden, Kur’an’da anlatılan ve Yüce Yaradan’ın onlara kızdığı olayların benzerlerini yapmalarından anlıyoruz. Diğer bir anlatımla, isyan etmelerinden ve aşırı gitmelerinden anlıyoruz.
Umulur ki, İsrailoğullarının içerisindeki az sayıda olan iman edenler halen vardır. Onlar, kendilerine gelirler ve imtihan içerisinde olduklarını kavrarlar. Tarihlerinden, Firavunun kendilerine yaptığı zulümlerden nasıl kurtulduklarından ve Hz. İsa konusundan ders çıkarırlar.
Allah’ım, Senin gönderdiğin delilleri ve oluşturduğun olayları kavrayabilmeleri için gayret göstererek hak eden kullarına, anlayış ihsan edeceğine inanıyoruz.