İSLÂM’DA CENNET KONUSU ÜZERİNE
Bu sitede daha önce yayınladığımız “Aklın yolu bir midir?” başlıklı yazımızda şöyle demiştik:
“Doğa bilimleri, sosyal bilimler, ekonomi ilmi farklı rasyonalitelere sahiptirler. Bunlar bir tek akıl ilkesine irca edilemezler. Diğer taraftan akıl yürütme; insanın bilgisine, görgüsüne, nefsine hâkimiyetine, içinde bulunduğu ortama göre insandan insana değişir.
Eğer aklın yolu farklı ise, insanların huzuru bulabilmeleri için gerekli olan şey nedir? İnsanların akılları ve duyuları sayesinde sahip oldukları bilgi ve özellikler, huzuru bulabilmeleri için yeterli midir?
İnsanlık tarihine bakıldığında, yeterli olmadığı net bir şekilde müşahede edilir. Akla yol gösteren iradedir. İradenin beslendiği kaynak sadece pozitif bilimler ve duyular olursa, akıl yolunu şaşırır.”
Akıl-Vahiy Dayanışması başlıklı makalemizde ise şöyle fikir beyan etmiştik:
“Fakat insanlar aklını kullanarak, ceza ve mükâfat düzeninin, hem bu dünyada hem de öteki dünyada, nasıl işlediğini bilemez. Ölümden sonra tekrar diriltilmenin nasıl olacağını bilemez. Ahiret hayatının nasıl işlediğini düşünemez. Meleklerin nasıl olduğunu ve nasıl işlem yaptıklarını bilemez. Aklıyla, Allah’ı tasavvur edemez. Akıl yoluyla bu dünyada niçin var olduğunu, bu hayatı niçin yaşadığını bilemez.”
İşte tam bu sebeple biz de Cennet konusunu Kur’an’da ifade ettiği kadarıyla irdeleyeceğiz. Kur’an’da, çok fazla ayette Cennet hakkında bahsedilmektedir. Konumuza Cennetin maksadının ne olduğunu ifade eden aşağıdaki ayetle başlayacağız.
19 Meryem Suresi 61. “O cennet, Rahmân (olan Allah)ın kullarına görmedikleri halde vadettiği “Adn” cennetleridir. Şüphesiz O’nun vaadi mutlaka yerini bulacaktır.” Ayetin ifade ettiği gibi, hiçbir kul Cenneti görmemiştir. Dolayısıyla Cennet hakkında insan olarak bize verilen akılla fikir yürütmemiz yanlış olur. Bu sebeple biz ancak, Yüce Yaradan’ın bize aktardığı kadarı hakkında fikir beyan edebiliriz.
Kur’an’daki anlatımlar, iki gurupta toplanabilir. Birincisi Cenneti tasvir eden ayetler ki, bunların sayısı çok fazladır. İkincisi ise, durum tespiti yapılan ayetlerdir.
Cennetin en çok tasvir ediliş şekli, Cenneti, “altından ırmaklar akan” yer olarak betimlemektedir. Kur’an’ın, çöl hayatı yaşayan bir topluma gönderildiğini düşünürsek, bu tasvir, insanlar için çok arzu edecekleri bir ortamı anlatır. Eğer Kur’an, ırmakların ve şelalelerin bol olduğu, her tarafın yeşil olduğu bir bölge halkına indirilmiş olsaydı, Yüce Yaradan, mutlaka başka bir tasvir yapardı.
Kur’an’da Cennet ile ilgili bir başka tasvir, orada tertemiz eşlerin olduğu şeklindedir. Kur’an’ın indirildiği yöre halkında, çok eşli evlilikler var idi. Çok eşli evliliklerde, her iki taraf da durumdan memnun olmaz. Tek erkeği paylaşmak mecburiyetinde olan hanımlar, zaten bu konumdan hiç hoşnut değillerdir. Bu memnuniyetsizliklerinin intikamını doğrudan değil, ama dolaylı olarak alırlar. Çok sayıda hanımı olan erkek ise, hanımlarının bu ince politikalarından ve iç çekişmelerinden dolayı, kendi konumundan hiç memnun değildir.
Bu duruma gösterilebilecek en meşhur örnek, Hz. Muhammed’dir(s.a.v.). Peygamber, çok eşliliğin olduğu bir ortamda, ilk eşi olan Hz. Hatice vefat edene kadar, tek eşli olarak mutlu bir şekilde yaşamıştır. Fakat onun vefatından sonra çeşitli sebeplerle mecburen çok eşli evlilik yaşamıştır. Kendisi peygamber olmasına rağmen, hanımları ince politikalar uygulayarak, bazen bıkkınlık derecesine getirmişlerdir. Durumun böyle olduğunu, Kur’an’da Yüce Yaradan’ın peygamber hanımlarını uyarmasından anlıyoruz. (33 Azhab Suresi 28-32inci ayetler)
İşte böyle bir ortamda Allah, inanıp düzgün işler yapan kadın ve erkeklere, Cennette tertemiz eşler vaat etmektedir. Bu vaat de bir tasvirdir. Cennette, dünyadaki gibi sıkıntılı bir yaşam olmayacağını ifade etmenin betimlemesidir.
Tevbe Suresi 9uncu ayette ifade edildiği gibi, Cennette bitmez tükenmez nimetler olduğu çeşitli ayetlerde belirtilir. Dünya hayatında, insanların daha çok nimet elde edebilmek için kıyasıya bir mücadele verdikleri düşünülürse, “bitmez tükenmez nimetler”, Cenneti en güzel tasvir eden ifadelerdir.
Cennet, Rad 35inci ayette şöyle tasvir edilmektedir: “Muttakilere vaat olunan Cennetin misali şöyledir: Altından ırmaklar akar durur, yemişleri süreklidir, gölgeleri de…” Bu ayette de, çöl bölgesinde sadece kısa mevsimlik olarak bulunabilen yemişlerin, sürekli olacağı vurgulanarak, imrendirici ve güzel bir tasvir yapılmaktadır. Benzer şekilde çöl hayatında en çok arzu edilen şeylerden birisi de, gölgedir. Kur’an, insanlara sürekli gölgeden bahsederek, bölge halkı için heveslendirici bir tasvir yapmaktadır.
47 Muhammed Suresi 15: “Kötülükten sakınanlara vaat edilen Cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu?” Bu surede, Cennet için yapılan cezbedici tasvirin benzeri, korkutucu bir betimleme ile Cehennem için de yapılmıştır.
18 Kehf Suresi 31: “İşte onlara Adn cennetleri vardır; altlarından ırmaklar akar, orada altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekliden yeşil elbiseler giyerek koltuklar üzerine dayanıp kurulacaklar. O ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri!” Bu ayet de, bir tasvir ifadesidir. Bilhassa kadınların çok arzu ettikleri süs ve giysileri örnek vererek, imrendirici bir tasvir yapılmaktadır. 22 Hac Suresi 23üncü ve 35 Fatır Suresi 33üncü ayetlerde de, benzer tasvir yapılmıştır. Bu ayetlerde de, kadınları cezbedici ifadeler kullanılmıştır.
25 Furkan Suresi 15inci ayette, Cennet için “orası bir mükâfattır” denilmektedir. Bu mükâfatın şekil ve şartlarını Allah oluşturacaktır. Bizler bilemeyiz. Biz sadece kendi tahminlerimizi beyan edebiliriz. Muhtemelen Hz. Mevlana da aşağıdaki sözleriyle, insanların gelebileceği bu son merhaleyi kastetmiş olabilir. “Ben cemadattandım (nebat öncesi), öldüm, yetişip gelişen bir varlık, nebat oldum. Nebatken öldüm, hayvan suretinde zuhur ettim. Hayvanlıktan da geçtim, hayvanken de öldüm, insan oldum. Artık ölüp yok olmaktan neden korkayım? Bir hamle daha edeyim, insanken öleyim de melekler âlemine geçip kol kanat açayım.”
Kur’an’da, Cenneti tasvir ederken kullanılan başka benzetmeler de vardır. Cennette iri gözlü hurilerden bahsedilmesi de yine, bölge halkının kadınlar hakkındaki güzellik anlayışının bir tasviridir. Bütün bu tasvirlerin muhtemel amacı, bizim sahip olduğumuz akıl ve duygularımıza hitap ederek, Cennetin çok arzu edilecek bir yer olduğunu anlatmaktır.
Yüce Yaradan insanı yarattığında, nasıl aslında bir melek olan şeytan, geleceği ve sebepleri bilmeden kendi görüşü doğrultusunda itiraz ettiyse, bizler de, geleceği bilmeden kendi görüşümüz doğrultusunda fikir yürütüyoruz. Kur’an’daki veya diğer kutsal kitaplardaki mecazi tasvirleri, yalın anlamında alarak değerlendiriyoruz.
Kur’an’da durum tespiti yapan ayetlerden iki örnek şunlardır:
Rad Suresi 23üncü ayette, Cennete “atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden salih insanlarla birlikte olunacağı” ifade edilmektedir. Bu bir tasvir değildir. Bir durum tespitidir. Salih bir insanın eşlerinden, atalarından ve zürriyetlerinden hepsinin Cennete giremeyeceği, sadece salih olanlarının gireceğini ifade eder.
15 Hicr Suresi 47: “Biz o cennetliklerin kalplerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar.” Bu ayet de, bir durum tespitidir. Cennetteki yapımızın, dünyadakinden farklı olacağının bir ifadesidir. Dünya hayatında, nefis sahibi olduğumuzdan hırslı davranırız. Bu tavrımız bizi, kinli olmaya sevk eder. Birbirimizi düşman gibi görmemize vesile olur. İşte Yüce Yaradan, Cennette, dünyadaki yapımızdan farklı bir şekilde diriltileceğimizi bize beyan etmektedir. Dünyevi duygulardan arındırılmış olacağımızdan, birbirimizi kardeş olarak görecek ve sevinç içerisinde birlikte yaşayacağız.
Şimdi kendimize bazı sorular soralım. Eğer bizler öldükten sonra yeniden diriltildiğimizde, yine dünyadaki aynı yapımızla kalacaksak, niye dünya hayatımız sonlandırıldıktan sonra yeniden diriltilelim? Bizi, aynı yapıda dünyaya tekrar göndermenin bir işe yaramayacağını ifade eden Kur’an’ın şu ayetleri de varken, niçin Yüce Yaradan böyle bir şey yapsın? 6 Enam Suresi 27: Onların, ateşin üzerinde durduruldukları zaman: “Ne olurdu dünyaya döndürülseydik, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık da müminlerden olsaydık” dediklerini bir görsen!
- “Hayır, daha önce gizleyip durdukları karşılarına çıktı da ondan, yoksa geri çevrilselerdi yine menedildikleri şeyi yapmaya dönerlerdi. Çünkü onlar yalancıdırlar.”
Cennet veya Cehennem hayatımızda, aynı yapıda diriltileceksek, Cehennem tasvirlerinde anlatılan azaplara nasıl dayanacağız? Kaynar irin kuyusuna ilk girişimizde, hemen ölürüz. Diğer taraftan Cennete konulduğumuzda, yine dünyadaki şehvet, para, makam hırsımız devam edecekse, başkalarının hakkını yiyerek zengin olmaya çalışacaksak, kinimiz devam edecekse, orasını da kısa sürede dünyaya benzetmez miyiz? Dünyaya benzettiğimiz bir ortamda, nasıl ebedi olarak kalabiliriz? Etrafımızda altımızdan akan çeşit çeşit ırmaklar, güzel gözlü huriler, her türlü nimet var iken, biz, dünyadaki aynı kindar ve hırslı yapımızı muhafaza etmişsek, çevremizdeki güzelliklerin bir anlamı kalır mı?
Bütün bu sorular ve Kur’an anlatımların ışığında bakıldığında, Cennet ve Cehennem için anlatılanlar, sadece mecazi anlamda tasvirlerdir. Bizim sahip olduğumuz aklımıza ve duyularımıza hitap ederek, mükâfat ve cezalandırmayı kavramamızı sağlamak için yapılmışlardır. Kıyamet günüde neyle karşılaşacağımızı, yalnızca ve yalnızca Yüce Yaradan bilir. Bizim bilmemiz ve unutmamamız gereken şey, salih amel işleyenlerin çok güzel bir şekilde mükâfatlandırılacağı, kötü işler yapanların da çok sert bir şekilde cezalandırılacaklarıdır.
Allah’ım, mütebaşih ayetleri, yani birbiriyle benzeşen ayetleri yanlış yorumlayıp hüsrana uğrayanlardan olmamamız için, bizlere anlayış ihsan eyle.
Allah’ım, Senin her şeye gücün yeter.