İSLÂM VE ÖZGÜRLÜK

İSLÂM, ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR DİNDİR

 

Daha önceki “İslâm’da insan hakları bir zorunluluktur” başlıklı bir yazımızda, İslâm’ın temelinin, insan haklarına saygı olduğunu vurgulamıştık. Bilindiği gibi, özgürlüklerin temeli insan haklarıdır, sınırı ise, diğer insanların ve dünyamızdaki yaratılmışların haklarıdır. İnsanların bu dünyadaki görevi, diğer insanlar dâhil, bütün mahlûkatın haklarını vermektir.

İnsan haklarının esası, hem yaşama hakkı hem de huzurlu olma hakkıdır. İlgili yazımızda, yaşama ve mutlu olma haklarından kısaca bahsetmiştik. İslâm’ın getirdiği bu anlayışın, o dönemin düşüncelerine göre, bir devrim olduğuna dikkat çekmiştik.

İnsan haklarını bir zorunluluk olarak gören, dolayısıyla, kişinin yaşama ve huzurlu olma özgürlüğünü savunan İslâm’ın, kölelik üzerine fikir belirtmemesi düşünülemezdi. Bilindiği gibi Kur’an, köleliğin acımasızca uygulandığı bir döneme ve köleliğin yaygın olduğu bir topluma geldi. Takdir edileceği üzere, en zor olan iş, insanların alışkanlıklarını değiştirmektir. Nitekim atalarımız “alışmış, kudurmuştan beterdir” diye çok uç bir örnek vererek, bu zorluğa dikkat çekmişlerdir. İşte Kur’an, indiği dönemde, insanların alışkanlıklarını değiştirmeyi başarmıştır.

Hz. Muhammed (s.a.v.) aracılığıyla gelen vahiylerde, önce kölelere daha sevecen yaklaşılması istenilmiştir. Sonra çeşitli vesilelerle, köle azat edilmesi tavsiye edilerek, köleliğin kaynakları kurutulmaya çalışılmıştır. Sonrasında her insanın eşit olduğu vurgulanmıştır. İnsanlar arasındaki tek farkın, Allah’ın emir ve yasaklarına uyma hususundaki yarışın sonuçları olduğunun üzerini çizmiştir. Özetle, insanların alışkanlıklarını değiştirecek şekilde iman etmelerinin önünü açmıştır.

Kur’an, iman edenlerden, kölelere karşı güzel davranışlar yapmalarını isterken bunun için farklı yollar oluşturmuştur. Tövbe 60’ta, kölelere sadaka verilmesini önermiştir. Nisa 36’da “kölelere iyilik edin” denilmiştir. Nur 32’de, iyi davranışlı köleleri evlendirmeleri salık verilmiştir. Bakara 221’de, mümin bir kölenin, bir müşrikten daha hayırlı olduğunu öğütlemiştir.

Kur’an, bu öğütleri yaptıktan sonra köle azat etme konusunu da çokça işlemiştir. Nisa 92’de, bir mümini yanlışlıkla öldürenin kendisini affettirmesi için, köle azat etmesini istemiştir. Maide 89’da, yaptığı yeminini kasıtlı olarak bozan birisinden, kefaret olarak istenilenlerden biri de, köle azat etmek olmuştur.  Mücadele 3’te, “Kadınlardan zıhâr ile (sen, benim annem gibisin, bana haramsın diyerek) ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir” denilerek köle azat etmek için yeni bir fırsat oluşturulmuştur. Beled Suresi 12: “Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir?” ve 13: “Köle azat etmek,” ifadeleriyle köle azat etmenin önemi vurgulanmıştır.

Demek ki, Kur’an’ın devrim niteliğindeki uygulamalarından birisi, köleliği kaldırmasıdır. İslâm, insanların hür olmalarını istemiştir. Akıl sahibi bir insanın düşünebilmesi için, öncelikle onun özgür olması gerektiğini vurgulamıştır. Hür olmayan bir insan, İslâm açısından, sanki bir ölüdür.

Görüldüğü üzere, bu çok zor işi başarabilmek için, Kur’an’da, insanlara, kölelik konusunda uygulanması mümkün teklifler getirilmiştir. Kur’an’ın bu güzel yöntemi, bizlere, başka konularda da inşallah ışık tutar. Böylece, günümüzdeki birçok ciddi sorunun çözümünde, faydalı olur.

Diğer taraftan İslâm, faiz konusunu da gündeme getirerek, köleliğin bir başka yönüne daha dikkat çekmiştir. Nisa 160: “Yahudilerin zulmetmeleri ve birçok kimseleri Allah yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları halde faiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle…”  denilmektedir. Aynı ayet içerisinde birleştirilen bu ifade tarzı ile muhtemelen, faiz uygulamasının, insanlara zulüm olduğu ve onları, Allah yolundan alıkoyduğu vurgulanmak istenilmiştir. Bilindiği gibi, kölelikte de zulüm ve Allah yolundan alıkoyma vardır. Nitekim İslâm’ın ilk iki şehidi, o dönemde köle olan Sümeyye ve Yasir’dir. Sadece Allah dedikleri için işkence edilerek şehit edilmişlerdir.

Günümüzde milyonlarca insan, maalesef düştüğü faiz batağından dolayı köle konumundadır. Hattâ birçok devlet için de aynı ekonomik kölelik anlayışı geçerlidir. İşte İslâm, faizi yasaklayıp, insanlar arasında eşitliği öğütleyerek, insanlığın günümüzde daha belirginleşen bu illetine çözüm üretmiştir.

Firavunun ve iktidarının kölesi durumundaki Yahudi toplumunu, gariban olarak görülen Hz. Musa aracılığıyla kölelikten kurtarması, Yüce Yaradan’ın toplumlara gösterdiği bir örnek yoldur. Yunus Suresi 89uncu ayetteki, “Siz yine doğru ve dürüst olmaya devam edin. Kendini bilmeyenlerin yoluna sakın uymayın”  tavsiyesine uyan toplumları, Yüce Yaradan her zaman desteklemiştir.

İslâm’a göre insanlar, başka insanların kulu, kölesi olamazlar. İnsanlar sadece Yüce Yaradan’ın kullarıdır. Ancak bu kulluk anlayışı, bizim tanımladığımız köle anlamında değildir. Allah, İsra 107 ve Kehf 29uncu ayetlerde “artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin” diyerek, insanları kararlarında özgür bırakmaktadır.

Bu hürriyetin sınırı, yaratıcı olarak Allah’ın ve Onun yarattığı diğer varlıkların haklarının sınırıdır. Dolayısıyla kişilerin özgürce aldıkları kararların sonucunda hak ihlali yapılırsa, ceza elbette vardır. Ancak hakka riayet edenlere verilen mükâfat daha çoktur. Kötülük edene misliyle (yaptığı kadar) karşılık verilirken, iyilik edene on misli iyilikle cevap verilmektedir.

İslâm’ın özgürlükçü olduğunu gösteren bir başka konu, Hz. İbrahim’in duyduğu kuşkuya Yüce Yaradan’ın sevecen bir ifadeyle verdiği cevaptır. Bakara 260: ‘Bir zamanlar İbrahim de: “Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” demişti. Allah: “İnanmadın mı ki?” buyurdu. İbrahim: “İnandım, fakat kalbim iyice yatışsın diye istiyorum.” dedi. Allah buyurdu ki: “Öyle ise kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra (kesip) her dağın başına onlardan birer parça dağıt, sonra da onları çağır, koşa koşa sana gelecekler ve bil ki, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.’

Yüce Yaradan, insanların özgür karar verebilmeleri için, dinde zorlama yapılmasını yasaklamıştır. Bakara 256: “Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırt edilmiştir. Artık her kim tâğutu inkâr edip, Allah’a inanırsa, sağlam bir kulpa yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz. Allah, her şeyi işitir ve bilir.”

Halen, İslâm’ı yasakçı ve insanları sanki köle yerine koyan bir din olduğunu iddia etmek isteyenler, ister Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ümmetinden olsun, ister olmasın tekrar düşünmelidir. Kararlarını bazı Müslümanların fikir ve davranışlarına göre değil, Kur’an’ı özümseyerek verirlerse, kararlarının değişmesi ihtimali kuvvetlidir.

Bu yazı Dini, KUR'AN ÜZERİNE kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.