İSLÂM, SOSYALLEŞMEYİ TEŞVİK EDER
İslâm’ın sosyal insan olmayı teşvik edip etmediğini, Kur’an ayetlerine bakarak anlayabiliriz. Fakat bütün Kur’an’ı okuyup, bu konuyla ilgili ayetlerini bulmaya çalışmak, ciddi bir zaman harcamamızı gerektirir. Bu açıdan ayetleri tek tek incelemek yerine, İslâm’ın insanlardan istediği ibadetleri irdelemek bizi, kısa yoldan, sonuca ulaştırır.
Kur’an’da çok geçen ibadetlerin başında, namaz gelir. Namaz her insanın kendi başına yapabileceği bir ibadet şeklidir. Ancak Kur’an, Cuma namazını diğer insanlarla birlikte kılmamızı emreder. Bu sebeple Cuma namazı, mutlaka toplulukla birlikte kılınır. Tek başına kılınmaz. Namaz birlikte kılındığı için, Cuma namazındaki vaazlar ve hutbelerde gündemle ilgili sorunlar dile getirilir. Gerektiğinde cemaatle fikir alışverişinde bulunulur.
Görüldüğü gibi, Cuma namazı bizim sosyalleşebilmemiz için bir vesiledir. Birbirimizin hatırını sormak, sorunlarımızı konuşmak için ortam oluşturur. Cuma namazının bu güzelliğini gören Müslümanlar, fırsat buldukça namazlarını camide kılmaya çalışırlar. Böylece sosyalleşmenin temelini atarlar. Birbirlerinin dertleriyle hemhal olma fırsatı yakalarlar.
Fakat namazlarda sadece selam verirken birbirimizin ensesini görmenin dışında bir iletişimimiz olmazsa, Kur’an’ın bizden beklediklerinden uzağız demektir.
Kur’an’da insanlardan istenilen bir diğer ibadet, zekât vermektir. Bu ibadetin yapılması, çoğunlukla namaz kılınması isteğinin geçtiği ayetlerde birlikte zikredilir. Dolayısıyla önemli bir ibadettir. Zekât vermek, sadece maddi anlamda değildir. Hem fakir insanlara maddeten yardım etmek, hem de karşı tarafa sevgiyle muamele etmektir.
Zekât, veren insanda, merhamet ve şefkat duygularını geliştirir. İnsanlar, güzel bakmaya çabalar. Başkalarına karşı sevgi ile dolmaya başlar. Zekât, alan insanda ise, karşı tarafa hürmet hissi oluşturur. Hattâ bazen daha ileri giderek, minnettarlık duygusu meydana getirir. Böylece iki tarafı da birbirine, kalben bağlar. Demek ki zekât, sosyalleşmeyi ciddi anlamda teşvik ederek, toplumun huzurunu sağlamaya vesile olur.
Fakat zekât vermeyi, sadece kelimenin temizlenmek anlamında alır ve kirli yani helâl yollardan kazanılmayan kazancımızı temizleme olarak anlarsak, sosyalleşmemize vesile olmaz. Çünkü veren insanda merhamet ve şefkat oluşturmaz. Veren insanda duygulanma olmayınca, zekâtı alan insanda da hürmet ve minnet duygusu oluşmaz. Hattâ bazen, zekât başa kakarak verilirse, karşı tarafta minnet duygusu yerine nefret hissi oluşturur.
İslâm’ın insanlardan istediği bir diğer ibadet, oruç tutmaktır. Oruç tutmak genel anlamda hem yemek vb yemeyerek, cinsel arzulara gem vurarak hem de, karşı tarafa kötü sözler söylemeyerek, madden ve manen nefsimizin isteklerine karşı durmaktır. Yani nefsimize oruç tutturmaktır.
Bu şekilde oruç tutan bir insan önce açlığın zorluklarını yaşayarak, fakir insanların hallerini anlar. Onlara yardım etmesi gerektiğini görür. İnsanlara kötü söz söylememeye gayret edeceğinden, onlarla daha güzel anlaşır. Dolayısıyla oruç, insanların sosyalleşmesine vesile olur.
Fakat bir süre aç kaldık diye, iftarda tıka basa yersek, sahura kadar ağzımız boş durmazsa, öncelikle, orucun kendi vücudumuza olan faydasını göremeyiz. Sadece kendimizi doyurmaya çabalarsak orucun toplumsal faydasını da oluşturamayız. Bütün bunlara ilaveten, karşımızdaki insanlarla konuşurken, zaten açlık başıma vurdu diyerek, kötü davranışlar sergilersek, orucun hiçbir anlamı kalmaz.
Kur’an’da bahsedilen bir diğer ibadet, hacca gitmektir. Yani hem sağlık olarak hem de maddi güç olarak uygun konumda olanların Kâbe’ye giderek ve Arafat’ta bulunarak Kur’an’da bahsedilen işlemleri yapmaktır. Hacca, aynı gayeyle dünyanın her bölgesinde insanlar gelecektir. Her çeşit dil ve renklerin buluştuğu bir ortam, sosyalleşme için en uygun yerdir. Birbirinden farklı insanların, birbirleriyle en çok kaynaşabilecekleri ortam Hacdır.
Fakat Haccı bir sevap puanı kazanma yeri veya yeniden günahlar işleyebilmek için günahları sıfırlama yeri olarak görürsek, aksine birbirimizle kaynaşmak değil, birbirimizle çatışma yaşarız.
Görüldüğü gibi, İslâm’ın istediği ibadetler, içten gelen bir iman ile yapılırsa, insanları sosyalleşmeye teşvik etmektedir. Fakat bu ibadetler, gösteriş için veya başka maksatlarla yapılırsa, sosyalleşmemize bir faydası olmaz. Namaz, bir idman şekline dönüşür. Zekât, büyüklük taslamanın yollarından biri haline gelir. Oruç, bir diyet yöntemi olur. Hac ise, turistik bir seyahat şeklinde cereyan eder.