İNSANLIĞIN SORUNLARI, İNSANLIK ANLAYIŞI İLE İLGİLİDİR

İNSANLIĞIN SORUNLARI, İNSANLIK ANLAYIŞI İLE İLGİLİDİR, BİLİM VE TEKNİKLE AŞILAMAZ

 

Dünyamızın genelinde yaşanan sorunların temelini, sosyal anlayışlar teşkil etmektedir. Bir insanın, paraya bakışı onun davranışlarını yönlendirir. Bir kişinin, gerçek anlamda dostlarının olup olmadığı, onun hayattan zevk alıp almamasında etkilidir.

Bir insandaki maddi olarak daha üst basamaklara çıkma hırsı, onun çevresine bakışında kendini gösterir. Benzer şekilde, daha üst makamlara gelme hevesi, onun çevresiyle ilişkilerini belirler. Bu şahıs, üst basamaklara tırmandıkça, hayattaki bütün amacı, bulunduğu yeri muhafaza edebilmek olur.

Bu yapıdaki insanlar için mutluluğun adı, tüketimdir. Daha çok tükettikçe mutlu olur. Bir aksaklık olduğu ve arzu ettiği kadar tüketemedikçe, mutsuz olur. Çevredeki diğer insanlarda da aynı hırslı yapı oluştukça, rekabet artar. Rekabet arttıkça, mücadele acımasızlaşır. Bu sebeple, kişinin maddi imkânlarını artırması güçleşir. Rekabetin ne getireceği belli olmadığından bir süre önce rakiplerinden ileride iken, şimdilerde geriye düşebilir. Her geriye düşüşünde, tüketimi devam etmesine rağmen, rakipleri ondan daha fazla tüketecekleri için, yine mutsuzluk hisseder. Dolayısıyla tüketebildiği için mutluluk duyanların sayısı giderek azalır.

Kendisini mutlu hissedenlerin sayılarının azalması, insanlığın en önemli sorunlarındandır.

Küreselleşme ile birlikte hızlanan insanlardaki bu mutsuzluk artışını azaltmak için, bizler bilim ve teknikten medet ummaya başladık. Tekniğin gücünün, her şeye yettiğine inanmaya başladık.  Bilimdeki ve teknikteki ilerlemeler, bizleri hem daha rahat ettirecek, hem de daha çok kazandıracak diyerek umutlandık.

Teknikteki ilerlemeler, bir dönem için bizim hayatımızı kolaylaştırdı. Endüstrileştikçe, haftalık çalışma saatleri bile düşmeye başladı. Fakat 1980’lerden itibaren küreselleşmenin etkisi arttıkça, aksine insanları daha çok hırs bastı. Daha çok çalışma isteği başladı. Haftalık çalışma saatleri, bilhassa finans sektöründen başlamak üzere arttı. Dolayısıyla teknikteki gelişmeler, insanları mutlu etmeye yaramadı. Aksine, daha mutsuz olacakları ortamlara doğru insanları sürükledi.

Bazılarımız halen, teknikteki gelişmelerin her şeyi çözeceğine inanıyor olabilir. Bu şekilde inanan insanların cevaplamaları gereken soru, yeterli enerji olmadan teknikteki gelişmelerin nasıl sürdürüleceğidir.

Gezegenimizin nüfusunun on milyara ulaştığını düşünelim. İnsanların hepsinin, günümüzdeki ortalama bir Batılı gibi yaşadıklarını var sayalım. Bu durumda, enerji ihtiyacımızı karşılamak için, tahmin edilen rakam, 100.000 nükleer santrale ihtiyacımız olduğudur. Bu rakamın bir kısmı abartılı bile olsa, ihtiyacımızın büyüklüğü korkutucudur. Çünkü gerekli parayı ve uranyum madenini bulsak bile, atıkları ne yapacağımız, çok ciddi sorundur. Muhtemel bir arızada insanları nasıl koruyacağımız, henüz cevaplanamamış önemli bir sorudur.

Santrallerle ilgili olan bu sorunları, tekniğin çözeceğini düşünenlerimiz olabilir. Bu defa sorulacak soru, bu sorunları çözmenin maliyeti ne kadar olacaktır. Eğer maliyetleri tahmin bile edemiyorsak, bu maliyetleri nasıl karşılayacağımızı bile bilmiyorsak, o zaman şu soruları kendimize sormamız gerekir.

“Sonunda bize mutluluk getirmeyeceği çok aşikâr bir şekilde şimdiden belli olan tekniği geliştirmek için, neden bu kadar devasa maliyetlere katlananım? Neden bu devasa maliyetleri karşılamak için, daha çok çalışmayı göze alalım? Bu maliyetlerin çok küçük bir kısmını fakirlerle paylaşarak kendimizi mutlu yapma imkânımız varken, daha çok harcayarak mutsuzluğun peşine düşmek akıl kârı mı?”

Bu soruları hiç düşünmeyen bazı insanlar, bilim alanında çalışan insanların zekâlarına çok güveniyorlar. Bu zeki insanların, insanlığın karşılaştığı sorunları çözeceğine inanıyorlar. Hâlbuki güvendikleri bu insanların da zekâları sınırlıdır. Fakat yine de, onların sınırsız zekâya sahip olduklarını düşünelim. Bilindiği gibi, bilim bir şeyleri yoktan var etmiyor. Bilim insanlarının çözümleri gezegenimizde ve gezegenimizin yakın çevresinde var olan sistemlerin sınırları ile sınırlı.  İnsanların, doğadan daha üstün şeyler yapabileceğine inananlar varsa, onları hayalleriyle baş başa bırakalım. Dolayısıyla zekâlarının sınırsız olduğunu düşündüğümüz bilim insanlarının yapabilecekleri de sınırlıdır.

İşin ilginç yanı, bilimde ilerledikçe, tahmin edemediğimiz tersliklerin olacağını iddia eden bilim insanları var. Nano teknolojideki ilerlemeler, bilimden medet bekleyenleri umutlandırıyor. Fakat nano ağların tahmin edilemeyen evrimi ve çoğalma riskinin, birkaç gün içerisinde eko sistemimizdeki bütün karbonu bitirebileceğinden endişe duyanlar da, yine bilim insanları.

Son dönemlerde üzerinde çalışılan “metalik hidrojen” konusunun bizleri nereye götüreceğini net bilen bilim insanı yok. Hiç beklenmedik bir şekilde gezegenimizin sonunu getirmesi ihtimali üzerinde duranlar var.

Son dönemlerdeki bilimsel çalışmalardan birisi de, fiziko-kimya üzerinedir. Bu çalışmaların da, bizi nereye götüreceği konusunda net bir şey yok. Hareketsiz olan çevremizde, meydana gelebilecek aşırı fiziko-kimyasal değişimlerin, gezegenimizin sonunu getirmeyeceğini kimse söyleyemiyor.

Burada kendimize sormamız gereken bazı sorular daha var:

“Bilim ve teknikte geçmişte yaşadığımız gelişmeler, topraklarımızda tahrifatlar yaptı. Bilimdeki gelişmeler bu bozulmayı nasıl düzeltebilecek? Düzelteceğine inansak bile, bunun maliyeti ne kadar olacak? Düzeltmek için büyük maliyetlere katlanacağımız bir şeyi bozmak, akıl kârı mı?”

Yukarıdaki soruların benzerlerini, bilimde geçmiş dönemlerde yaptığımız ilerlemeler sonucunda tahrif ettiğimiz; hava, su, biyo çeşitlilik, gıdalar, tohumlar gibi hususlarda da sorabiliriz.

Kendimize soracağımız sorulardan sonra, durup bir düşünelim. Çevremizde tanıdığımız bir insan, sonunda mutsuz olacağı bir konuyla ilgili olarak, servet harcasa, biz ona ne sıfat yakıştırırız. Böylelerine ne diyorsak, biz de aynı durumdayız. Bilhassa halkın önderiyiz diyenler, maddeten güçlü olanlar, daha üst makamlarda bulunanlar, daha beter durumdalar.

Bu yazı YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.