GÜVENLİĞE HARCANAN PARA REFAHI ARTIRIR MI?
Güvenlik için harcanan paranın o ülkenin GSYİH’sını artıracaktır. Eğer bu harcamalarını yerli üretim satın alarak yaptı ise, bu artış daha fazladır. Fakat GSYİH’daki artışın kişilerin refahına ne kadar etki edeceği her zaman tartışmalı olmuştur. Bu konuda bir oran vermek de mümkün değildir. Söylenebilecek net bir şey, kendi ülkesinde üretilen malları kullandıysa, GSYİH’dan kişi başına düşecek payın daha fazla olacağıdır.
Eğer güvenlik harcamalarının anlamını sadece savunma sanayi ürünleri ile sınırlı tutmazsak, durum daha can sıkıcıdır. Güvenlik harcamaları kavramına; askeriyenin personel dâhil bütün masrafları, polis teşkilatının harcamaları, hapishanelerin inşaatları ve işletme masrafları gibi konular da dâhil edilmelidir. Güvenlik harcamalarına bu açıdan bakarsak, bu masrafların, ülkelerin gerçek ekonomik yapılarının üzerindeki etkisinin ters yönde olduğunu söyleyebiliriz.
Ülkelerin maddeten kalkınmaları güvenlik harcamalarıyla ters orantılıdır. İngiltere, askeri harcamalarına bütçesinden %3 civarında pay ayırdığı dönemde güneşi batmayan imparatorluk kurmuştur. İngiltere tarihinin en zengin dönemi olarak bilinen kraliçe Victoria devrinde, savunma harcamaları en düşük seviyelerde idi. Birinci Dünya Savaşı sırasında en yüksek düzeye çıktı. Fakat zenginlikte dünya lideri olan İngiltere, savaşın sonunda ABD’ye borçlarını ödeyemez duruma düştü. Sahip oldukları varlıkların ekonomik değeri açısından ABD’nin çok gerisine düştü.
Kraliçe Victoria ile benzer dönemde Rusya’nın savunmasına ayırdığı pay, bütçesinin %25’i civarındaydı. Tek sınır içerisinde döneminin en geniş kıta devleti olan Rusya, bir türlü zenginliğe ulaşamadı. İngiltere’nin zenginliğinin yarısına yaklaşamadı. Ülkedeki fakirlik yaygınlaştı. Sonunda Çarlar devrildi. Bolşevik İhtilâli oldu. İhtilâl sonrasında aynı politikayı uygulayan Rusya, hiç toparlanamadı. Eğer zengin tabii kaynakları olmasaydı, muhtemelen ayakta bile kalması zor olur, Moskova civarındaki küçük bir alana sıkışabilirdi.
Benzer dönemlerde Osmanlı Türk Devleti de savunmaya fazla pay ayırıyordu. Osmanlılardaki rakamlar bilinmediğinden net bir şey söylemek zor. Ama sonunda, Osmanlı Devletinin de yıkıldığını, yerine çok daha az topraklara sahip yeni bir devlet kurabilmek için nasıl büyük bir mücadele verildiğini biliyoruz.
Günümüzdeki ekonomik verilere bakarsak, insanları yanıltıcı bilgilerin çok olduğunu görürüz. Devlet memurlarına göre bile üretimin içerisinde bulunmayan askeri personel ve polislerin harcamaları GSYİH rakamlarını artırmaktadır.
Hapishanelerdeki ve ıslahevlerindeki insanlar, hiçbir şey yapmadan boş durmaktadırlar. Fakat bunlar işsizlik rakamlarına yansımamaktadır. Bu insanların iaşeleri ve diğer bakımları için yapılan masraflar GSYİH’yı artırmaktadır.
Hapishanelerin inşaatlarının maliyetleri, diğer birçok inşaata göre daha fazladır. Ancak yapılan modern bir hapishanenin kapatıldığını düşünelim. Bu binayı başka bir amaçla kullanmak için, yeniden inşa etmeye yakın masraf yapmak gerekebilir. Dolayısıyla binaya harcanan para bir şeye yaramamış olur. Hâlbuki hapishane inşaatı yapılırken GSYİH’yı artırmıştır.
Günümüzde ABD’nin savunma harcamaları çok yüksektir. Neredeyse dünyanın geri kalanının harcamalarının toplamına eşittir. Fakat dünya üretiminden aldığı pay dünyanın yarısı değil, %25’i civarındadır. Normal şartlarda bu pay çok daha düşük olabilirdi. Fakat dünyanın yetişmiş zeki insanlarını az bir masrafla ülkesine çektiği için, bu vasıflı insanlar sayesinde payını artırmaktadır. Zeki insanları cezbeden unsur, ABD’nin savunma gücü değildir. Zengin olma hevesinin boş bir hayal olmamasıdır. Ancak bilhassa son 20 yıldır, artık bu hayalinin gerçekleşme ihtimaline inananların sayısı çok azalmıştır. Zeki insanları ülkelerine çekmekteki en önemli şansları, fakir ülkelerdeki işlemeyen demokrasilerden dolayı oluşan beyin göçü mecburiyetidir.
Ancak, ABD’nin savunma harcamalarının bir faydası olmaktadır. Ülkedeki mühendislerin neredeyse üçte biri savunma sanayi ile bağlantılı konularda çalışmaktadır. Savunma sanayisinde geliştirilen teknolojiler, bir süre sonra sivil alanda kullanılmaktadır. ABD’nin üstünlüğünü de, savunma gücünden daha ziyade, bu teknolojik gücü sağlamaktadır. Fakat küreselleşen dünyamızda, teknolojilerin gizliliğini sağlamak giderek zorlaşmakta ve masraflı olmaktadır. Bu sebeple, ABD savunma harcamalarını artırmaya devam ederse, orta vadede, tıpkı yüz yıl önce yıkılan imparatorluklar gibi, zarara uğraması ihtimali kuvvetlidir.
Savunma sanayisine çok fazla para harcayan ülkelerden birisi de Suudi Arabistan’dır. Yeraltı kaynaklarının zenginliğine ve Allah’ın evi olan Kâbe’nin bu ülke sınırları içerisinde olmasına rağmen, Suudi Arabistan halkının durumu, daha fakir ülkelerinki ile aynıdır.
Son otuz yılda savunma sanayisine, gücüne göre çok para harcayan ülkelerden birisi de, Türkiye’dir. Türkiye, harcadığı bunca paraya rağmen, terörü bitirememiştir. Aksine, olayların başlangıcında devletine bağlı birçok insanının da, teröristlerin tarafına geçmesini engelleyememiştir. Hâlbuki Türkiye, savunma için harcadığı bu paraları bilime ve üretime yatırmış olsaydı, bugün teröristleri destekleyenler dâhil, herkes daha zengin olurdu. Fakat bombalar için harcanan paralar, bombalar patladıkça yok olmuşlardır.
İkinci Dünya Savaşının sonunda Almanya ve Japonya yenilmişlerdi. Galip devletler, bu ülkelerin ordu kurmalarına izin vermedi. Bu yasak, ordusu olmayan ülkelerin daha hızlı kalkınmalarına vesile oldu.
Küreselleşen dünyamızda, ittifakların nasıl olacağına dair fikir yürütmenin zor olduğu bir ortamdayız. Bu sebeple savunma harcamalarının artırılması, GSYİH’sını kısmen artırsa bile, refahı artırmamaktadır. Diğer taraftan, ülkelerin savunmasına da, beklenilen katkıyı sağlamamaktadır.
Küreselleşen dünyamızda, savunma harcamaları, dünya barışını korumak için, yine dünya tarafından birlikte düşünülerek planlanırsa, bütün dünyada, hem refahın artmasına, hem de huzurlu ortamın oluşmasına vesile olur. Aksi uygulamalar, insanlığı felâkete sürükleme riskini her zaman taşıyacaktır.