GELECEĞİN EĞİTİM ANLAYIŞI ÜZERİNE
Eğitim konusundaki düşüncelerimizi, bu sitede yayınladığımız çeşitli yazılarımızda paylaştık. Bu makalemizde, konuya biraz daha farklı açıdan yaklaşmaya çalışacağız.
Günümüzde gerek aileler ve gerekse eğitim kurumlarının çoğu, çocuklarını yetiştirirken konuya ticari bir işlem yapıyorlarmış gibi bakıyorlar. Ailelerin bir kısmı, çocuklarının büyüdüklerinde kendilerini suçlamasından korkuyorlar. Bu nedenle onlara eğitim aldırırken, maddi güçlerinin üzerinde harcama yapmaya çabalıyorlar. Onların bu çabalarına rağmen çocukların çoğu, ailelerinin istediği ticari başarıyı sağlayamıyorlar.
Ailelerin amacı, çocuklarının bir diploma sahibi olması ve bu sayede iş bulabilmesidir. Ancak okumaya zorlanan çocukların çoğu, ya bir diploma sahibi olamıyorlar ya da aldıkları diploma onların iş bulmalarına yetmiyor. Çünkü o güne kadar aldıkları eğitim, onlara faydalı olacak durumda değil. Bazı aileler çocuklarını okutmak için harcadıkları paraları biriktirip, çocuk büyüyünce onlara sermaye olarak verseler, belki evlatlarına daha faydalı olacaklar.
Ailelerin bu duruma düşmelerinin önemli bir sebebi, çocuklarını daha çok para kazanacakları bir eğitim almaya zorlamalarıdır. Aldığı eğitimden amacı para kazanmak olan çocuk, okullarını bitirme hususunda önü tıkanınca veya okulunu bitirince, hayat mektebine sudan çıkmış balık gibi bir giriş yapıyor.
Çocuğun bu duruma düşmesinin bir nedeni, aldığı bilgilerin gerçek hayattaki alanlarda işe yaramamasıdır. Bir diğer sebebi ise, onu hayat mücadelesi için yetiştirirken, hayat hakkındaki bilgimizin hatalı olmasıdır. Çocuğu yetiştiren bizler, eğitmenler ve aileler olarak, hayatı, mutfak ile tuvalet arasında geçen bir ömür şeklinde algılıyoruz.
Zeki çocuklara sahip olan ve hayata ticari açıdan bakan aileler, diğerlerine göre biraz daha şanslılar. Onların çocukları eğitimlerini başarıyla tamamlıyorlar. İyi paralar kazandıracak meslekler ediniyorlar. Fakat maalesef böyle kapasiteli çocukların çoğu, başkalarını sömüren bir canavara dönüşme istidadındalar.
Diğer taraftan, bazı uzmanlar, gerek eğitim kurumları aracılığıyla gerekse basın vasıtasıyla ailelere yol göstermektedirler. “Geleceğin meslekleri şunlar olacak” diyerek çocukları ve aileleri yönlendirmektedirler. Eğitime ticari açıdan bakılınca, bu yol göstermeler aileler için faydalı imiş gibi görünüyor. Gerçekten de, üretim sistemlerindeki değişiklikler ve teknolojideki gelişmeler mesleklerin geleceği üzerinde çok etkili olmaktadır.
Günümüzde geçerli olan bir meslek dalı, gelecekte değersizleşebilmektedir. Veya bugün için var olmayan yeni bir meslek dalı ihtiyacı ortaya çıkabilmektedir. Nitekim son yüz yıl içerisinde böyle durumlar bütün dünyada yaşandı. Fakat bizim dikkat etmediğimiz bir husus var. Teknoloji hızla değiştiği için, bazı meslekler kısa süre sonra gözden düşebiliyor. Böyle bir gözden düşme durumunda, çocuğumuzun durumu çok daha zor olacaktır. Belli bir yaşa ulaştığı için, yeni bir meslek edinme ihtimali de zayıflayacağından, muhtemelen, sudan çıkmış balık gibi olacaktır.
Eğitim hususunda Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu olan Atatürk’ün gençlere tavsiye niteliğindeki konuşması, bizlere yol gösterici niteliktedir. “Gençler, siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz.”
Atatürk’ün sözlerindeki terimlerin anlamlarını tek tek düşündüğümüzde, günümüzdeki yanlışımızı daha iyi kavrayabiliriz. Terbiye ile eğitim arasındaki farka, irfan ile ilim arasındaki farka dikkat kesilirsek, fikir hürriyetinin önemini kavrarsak, gelecekle ilgili yapılması gerekenleri daha iyi anlarız. Bu hasletlerle yetişen gençte Vatan ve insanlık sevgisinin oluşması daha net olur. Bu gençler sonunda, medeniyetin gerçek temsilcisi olurlar.
Bizler, zeki çocuklarımızı para hırsıyla yetiştirmeyi bırakarak, onları, vatanın ve insanlığın sorunlarının çözümüne odaklarsak, işte o zaman, hem çocuklarımız huzur bulurlar, hem de insanlık huzura kavuşur. Çocuklarımıza; helâl rızkın, ailenin, dostların, sanatın, hayırseverliğin, gönül almanın önemini kavratabilirsek, onları ve insanlığı mutlu ederiz.
Çocuklarımızı yetiştirirken, uygulayabileceğimiz bir başka yöntem daha var. Onlara ne öğretmemiz gerektiğini bulabilmek için, belli bir yaşa gelmiş insanlara, en çok pişman oldukları şeyleri sormamız kâfidir. Eğer, bilhassa parasal açıdan belli bir güce ulaşmış yaşlıların pişmanlıklarını iyi tahlil edebilirsek, çocuklarımızı, aynı pişmanlığı yaşamamaları için farklı eğitebiliriz. Birçok açıdan pişmanlık yaşayan bizler, böyle bir değişimi başarmak zorundayız.