ENVER PAŞA ÜZERİNE 5
I. Dünya Savaşına girildikten sonraki ilk ciddi eylem, Sarıkamış Harekâtıdır. Bilindiği gibi Sarıkamış, 93 Harbinde II. Abdülhamit Han döneminde, Ruslara bırakılmıştı. Sarıkamış Savaşı, sadece bir savaş yeri ismi değildir. Sarıkamış Harekâtı, aslında bir kuşatma harekâtıdır. Bunu anlayan Rus General Michaevelevski, harekât sırasında ordusuna geri çekilme emri vermiştir.
Sarıkamış Harekâtının yapılmasının birinci sebebi, Bakü petrollerine ulaşmaktır. Enver Paşa ve İttihat Terakki, Almanlarla mecburen işbirliği yaptıklarının şuurundadır. Bakü petrolleri olmazsa, Almanlara mahkûm kalınacaktır. Almanlarla birlikte yaptıkları bu savaşı kazansalar bile, sonradan Almanlar Türklerle aralarını bozmaya kalkışırlarsa, nasıl karşı konulacaktır. Bu sebeple Enver ve İttihat Terakkinin görüşüne göre, önce Bakü petrollerine sonrasında da dünyadaki bütün Türklere ulaşmak şarttı. Çünkü Avrupalı ve Rus yazarların çoğunun görüşü, Türkleri Anadolu’dan dışarı atmaktı.
Günümüzden bakarak, Sarıkamış Harekâtının başarısızlıkla sonuçlandığını bildiğimiz için, Enver Paşanın bu fikrine itiraz ederek, onu hayalcilikle suçlamak kolaydır. Ama kendimize şu soruyu soralım. Savaşı Almanlar kazansaydı, Türkler, diğer Türklerle birlik hale gelmeselerdi ve Almanlar, Türkleri saf dışı bırakmak isteselerdi, bu defa biz, Enver Paşayı, ileriyi görememekle suçlamaz mıydık?
Nitekim savaşı Almanlar kazansaydı, sonucun böyle olacağının bir göstergesi I. Dünya Savaşının sonlarına doğru yaşanır. Enver Paşanın kardeşi olan ve Trablusgarp’tan beri yanında olan Nuri Paşa, komutanlığını yaptığı Kafkas İslâm Ordusu ile 15 Eylül 1918 de Bakü’ye girer. Türklerin bu başarısından korkan Almanlar, hemen Gürcistan ile bir anlaşma imzalarlar. Anlaşmanın en önemli maddesi; eğer Türkler, Gürcistan’a saldırırsa Almanlar, onları koruyacaktır. Görüldüğü gibi, daha savaş devam ederken, Almanlar, Enver Paşanın düşüncesini teyit etmişlerdir.
Sarıkamış Savaşının ikinci sebebi, Rus ordusunun arka tarafına sarkarak, onları iki ateş arasında bırakmaktır. Bilindiği gibi, Erzurum ve ilerisindeki vatan toprağı, 1878 yani 93 harbinde, Rusların eline geçmişti.
Sarıkamış Harekâtının kışın planlanmasının sebebini, böyle mücadelelere katılmış askeri uzmanlar, şöyle açıklarlar: “Rusların yiyecek, içecek, giyecek, yakacak ve cephane kaynakları, Türklere göre bitmez tükenmez derecede boldu. Bu yüzden taarruz yaza bırakılamazdı. Çünkü bahar geldiğinde, Rusları durdurmak mümkün olmayabilirdi. Erzurum’dan yola çıkacak 500.000 kişilik, levazım desteği güçlü bir Rus ordusu, soluğu boğazda alırdı.”
PKK mücadelesinde ünlenen Tümgeneral Osman Pamukoğlu Paşa da, mevsim konusunda benzer düşünceyi şöyle savunur: “Muharebede her mevsim ayrı ayrı kıymete sahip, kış mevsimi ise en kıymetlisidir.”
Başlangıçta Erzurum Köprüköy muharebesinde Türkler, Rusları yenerler. Erzurumlu araştırmacı yazar Nevzat Kösoğlu’nun, Şehit Enver isimli kitabında aktardığına göre, Sarıkamış Savaşı’nın kaybedilmesi, 7-8 tersliğin üst üste gelmesinden dolayıdır. Savaşın kaybedilmesindeki bu sebeplerin önemlilerinden birisi, Enver Paşa’nın sınıf arkadaşı olan 10uncu Kolordu Komutanı ve Enver gibi Sarayın damadı olan Hafız Hakkı Paşadır. Bu konuda Tuğgeneral Ziya Yergök (Sarıkamış kitabı s.123), “Hafız Hakkı Paşa, (10. Kolordu Komutanı) plana aykırı davranarak koskoca bir kolorduyu Allahüekber Dağları’na saplamasaydı, Sarıkamış kesin olarak alınır, geçici de olsa amaca ulaşılmış olurdu.” der. Fakat işin ilginç tarafı, Sarıkamış Savaşının kaybedilmesinde etkili olan Hafız Hakkı Paşa, Murat Bardakçı’nın aktardığına göre, tuttuğu günlüklerde hatasını anlamış ve “Yarabbi, bu felâkete ben sebep oldum, yine ben tamir edeceğim” diye yazmıştır. Fakat kısa süre sonra vefat etmiştir.
Bir diğer önemli sebep, Sarıkamış kalesinin önüne Enver Paşa ile birlikte gelen kuvvetlerin komutanlarının, askerin yorulduğunu söyleyerek ısrarla dinlenmesini istemeleridir. Enver Paşa gibi, bu konularda dur durak bilmeyen bir kişinin, insafa gelip, tamam demesi, aleyhe olmuştur. Yolda gelirken ısınıp terleyen askerler, durup uyumaya kalkışınca, birçoğu donmuştur. Muhtemeldir ki, bu olayda 4-5 bin er, şehit olmuştur.
Bütün bu gelişmelere rağmen, Sarıkamış Savaşının sonuçları, yeterince irdelenmemiştir. Enver Paşanın bazı hasımları, Enver’in ülkeden gidişinden sonra, Sarıkamış hakkında yanlış bilgiler ortaya atmışlardır. Savaşta, 90.000 askerin tek kurşun atmadan şehit olduğu iddiası otaya atılmıştır. Bu iddiayı 1922 yılında yazdığı kitapta ortaya atan Binbaşı Şerif Beydir. Binbaşı Şerif Bey de aynı Hafız Hakkı Paşa gibi, kendine verilen görevi yapmayanlardandır. Ancak kitabının çıktığı dönem, Anadolu’da Mustafa Kemal’in Yunanlılarla boğuştuğu devirdir. İşte bu ortamda, Enver Paşanın Anadolu’ya gelmesi ihtimalini bertaraf etmek için ortaya bu ve benzeri iddialar atıldı. İşin kabul edilmesi güç olan yanı, halen bu iddiaya inanılmasıdır.
Gerçeği öğrenmek isteyenler, Genel Kurmay Başkanlığının kayıtlarını araştırabilirler. Ordunun kayıtlarına göre, Türklerin şehit sayısı 23.500, kayıp ve kaçak sayısı ise 10.000 civarındadır. Rusların kaybı ise, 32.000 dolayındadır. Bu konuda bazı başka kaynaklarda farklı bilgiler verilmektedir. Fakat Türklerin kaybı için, en taraflı olanların verdiği, en fazla rakam, kayıp ve kaçaklar dâhil 55.000 kişidir. Zaten 3.üncü Ordunun muharip mevcudu 75.000’dir. Böyle savaşlarda sayıları tespit etmek gerçekten zordur. Çünkü savaş, kışın olmuştur. Şehit olanların naaşlarına, ulaşması zordur. Zaten savaş kaybedildiğinden naaşları arayamazlar. Diğer bir sebep, Balkan Bozgunu henüz askerlerin hatırlarındadır. Dolayısıyla cepheden kaçan asker sayısı çoktur. Kaçaklar da, kayıp veya şehit olarak kayda geçmiş olabilir.
Nitekim Sarıkamış Savaşındaki şehit sayısı farklılığı, aynen Çanakkale Harbiyle ilgili anlatımlarda da vardır. Çanakkale Savaşında 253.000 şehit olduğu söylenir. Hâlbuki Genel Kurmay kayıtlarına göre, Çanakkale’de şehit düşen asker sayısı 56.600 civarıdır. Gazilerin, hastaların, sakat kalanların, esirlerin, kayıpların ve kaçakların sayısı 196.000 civarındadır. Dolayısıyla, şehit sayısı hatası burada da yapılmıştır. Maalesef üzerinden bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen, bu savaşla ilgili olarak da, yanlış bilgilere inanılmaya devam edilmektedir.
Diğer taraftan Sarıkamış Savaşı, anlatılanların aksine, Türklerin lehine çok ciddi sonuçlar doğurmuştur. Ancak maalesef, bu husus yeterince irdelenmemiştir.
Savaş sırasında birçok olayı eleştiren, bazen Enver Paşanın yaptığı yanlışları da anlatan Tuğgeneral Ziya Yergök, bu konuda şöyle demektedir (s.126): “Umulmadık bir mevsimde umulmadık yerlerden yaptığımız bu harekât, Rusları telaşa düşürmüş ve onları, bizim ordumuza büyük önem vermeye zorlamıştır. Çar ailesinin önde gelen mensuplarından birinin bu Cephe Komutanlığına tayini, işin önemini açıkça göstermektedir. Hattâ denilebilir ki, Sarıkamış Cephesinde karşımıza fazla kuvvet çıkarılması, Çanakkale’de de müttefikleri durdurup, Rusya’ya gidecek yardımları engellememiz, Çarlığın devrilmesine ve Bolşevik ihtilâlinin başarıya ulaşmasına etki etmiştir.”
Aslında, Çanakkale cephesini müttefiklerin açmasının sebeplerinden birisi de, Türklerin Sarıkamış Cephesindeki başarılarından korkan Rusların, acil yardım getirilmesi için yeni cephe açılmasını istemeleridir. Osmanlının donanmasının hiçbir gücü olmadığı bilindiğinden, deniz yolunu kullanarak İstanbul’a girmek, kara savaşlarına göre daha kolaydı. Denizden gelecek bir yardım, Almanları iki ateş arasında bırakırdı.
Fakat İtilaf devletlerinin yeterince hesaba katmadıkları bir şey vardı. Osmanlı Hükümetinde 1914 başında Harbiye Nazırı olan Enver Paşa, Almanlardan hem en son teknoloji silahları almıştı, hem de para yardımı gelmişti. Çanakkale boğazı ve İstanbul Boğazı, dönemin en güçlü toplarıyla tahkim edilmişti. Sessizce hareket edebilen mayın döşeme gemisi ve dönemin üstün teknolojisine sahip iki denizaltı gemisine (Yavuz ve Midilli) sahip olunmuştu.
Boğazın tahkim edildiğini bilen, ama ne kadar tahkim edildiğini hesaplayamayan İtilaf Devletleri, 18 Mart 1915’te boğaza yöneldiler. İngiliz basını, “İstanbul, yakında çöplüğe dönüşecek” diye yazıyordu. İngiliz donanmasının dünyanın en büyük gücü olduğunu bilen diğer ülkeler, Osmanlının sonunun geldiğine inanıyorlardı. Fakat mağrur donanma, kara toplarının gücünden dolayı ilerleyemedi. Son olarak bütün güçleriyle yaptıkları saldırıda, kara topları ve mayınlar, sekiz gemilerini saf dışı bıraktı. Yenilmez denilen armada, geri çekildi. Dünya şaşkına döndü. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin halen övünerek kutladığı Çanakkale zaferi, işte bu şekilde oluşmuş bir zaferdir.
Denizden geçemeyenler karaya asker çıkararak saldırmak istediler. Dar alanda ölümüne kara savaşları başladı. Burada da, hem yeterince cephane ile teçhiz edilen hem de Enver Paşa, Mustafa Kemal gibi önderlerin mücadele azmiyle gayrete gelen Türk askerinin iman gücünü geçemediler.
Daha iki yıl önce, küçük devletçiklerin yendiği Osmanlı Ordusunu, büyük devletler yenemedilerse, bunun en önemli etkeni, Enver Paşanın uygulamalarıdır. O dönemde bazı yabancı yazarlar, Osmanlı ülkesine “Enverland” demeye başlamışlardı. Ordudaki bu yeni ruha, askerlerin verdiği ad “Enver Ruhu” idi. Ama bu övgü dolu sözleri duyan Enver’in yüzü kızarıyor, başını öne eğiyordu. Hâlbuki Avrupalı yazarların sözleri, gerçeği yansıtıyordu. Nitekim İngilizler, sadece Çanakkale’de değil, Kut’ül Amare’de de, Enver Paşanın amcası Halil Paşa komutasındaki Osmanlı ordusuna, 29 Nisan 1916 da yenildiler.
Enver Paşa konusunu sorgulamaya gelecek yazımızda devam edeceğiz.