BİLİM, SANAT, BÜYÜME, GÜÇ VE DİN ÜZERİNE
Bizim gençliğimizde, liselerde yapılan münazaralarda, taraflardan, aynı konuya farklı açılardan bakarak savunma yapmaları istenirdi. Yapılan bu fikri tartışmaların en yaygın olanı ise, sanat konusunda idi. Yarışan tarafın birisinden, “sanat, sanat içindir” tezini savunması istenirdi. Diğer gurubun görevi ise, “sanat, toplum içindir” anlayışını savunmak olurdu.
Gençliğimizdeki bu fikri tartışmanın alanlarını biraz genişleterek, bu yazımızda irdelemeye çalışacağız. Sadece sanat açısından değil, “bilim ve teknik”, “büyüme”, “güç” ve “din” hususlarında da, benzer yapıdaki tartışmaları ele alacağız. Yani, “bilim, bilim içindir” veya “bilim, toplum içindir”, “(ekonomik) büyüme, büyüme içindir” veya “büyüme toplum içindir”, “güç, güç içindir” veya “güç, toplum içindir”, “din, din içindir” veya “din, toplum içindir” düşüncelerini irdeleyeceğiz.
Yukarıda bahsettiğimiz konulardan herhangi birini ele aldığımızda, birbirinden farklı olan bu iki yaklaşımdan hangisine uyacağımıza karar verebilmemiz için, Yüce Yaradan’ın kurduğu düzene bakmamız, akla en yatkın olanıdır.
Bu sitede yayınladığımız bir yazımızda, Yüce Yaradan’ın yarattığı evrende var olan sistemlerin, dünyamızın yaşamla ilgili konumunu muhafaza edebilmesine yaradığını örnekleriyle vermeye çalışmıştık. Nitekim bilim insanlarının ifadelerine göre, ışık hızında oluşabilecek en küçük bir sapmada, dünyada yaşam kalmayacaktır. Yine bilim insanlarına göre; gerek dünyanın kendi etrafındaki dönüş hızında, gerek dünyanın güneş etrafındaki dönüş hızında ve gerekse bizim güneş sistemimizin, içinde bulunduğu Samanyolu sisteminin etrafında yaptığı dönüşte en ufak bir sapmanın olması halinde, yeryüzündeki yaşamın bitecektir.
Demek ki, Yüce Yaradan, ilmini, Kendi zatının isteğine göre değil, insanlığa faydalı olacak şekilde yönlendirmiştir.
İçinde yaşadığımız yeryüzünün, tahrip etmediğimiz bölümlerindeki tabiatına bakalım. Başta insanlar olmak üzere, Yüce Yaradan’ın yarattığı hayvanlar ve hattâ bitkiler, birer sanat eseridir. Bu muhteşem sanat eserleri, sadece güzel görüntü için değildir. Harikulâde sanat eseri şeklinde yaratılan canlıların her birinin, çok farklı yönlerden insanlığa faydası vardır. Benim çocukluğumun geçtiği bölgede yaygın olan haşhaş bitkisini düşünelim. Haşhaş bitkisi çiçek açtığında, çeşitli renkleriyle seyrine doyum olmaz. Çiçekleri kabuk bağladığında, içindeki tanelerden güzel yiyecekler ve insana faydalı yağ elde ederiz. Kabuğunun dışını çizerek, morfin yapımında kullanılan afyon sütünü alırız. Sütü alınmış kabukların ve sapların hayvan yeminde çok yararı vardır. Belki de henüz anlaşılamamış başka faydaları daha vardır. Çünkü bilim insanları, her geçen gün, bitki ve hayvanlarda, bizim faydamıza olan yeni şeyler keşfediyorlar.
Demek ki, Yüce Yaradan, sanatını, Kendi zatının zevkini tatmin etsin diye değil, insanlığın faydasına olacak şekilde yönlendirmiştir.
Bildiğimiz gibi, yeryüzündeki bütün canlılar doğuyor, büyüyor ve ölüyorlar. Öldükten sonra bile başkalarına faydalı oluyorlar. Canlıların ölümlerinden sonraki faydaları hususu ayrı bir makale konusudur. Biz, bu yazımızla ilgili olarak sadece, büyümeyi ele alacağız.
Yeryüzünde canlıların büyümeleri, hep dengeli oluyor. İstisnalar hariç, tuhaf görüntüler oluşturmuyor. Her canlının büyümesi, kendi türünün yapısına uygun oluyor. Bilhassa insanlar ve hayvanlar, bütün uzuvlarıyla dengeli olarak büyüyorlar. Ayakları veya kafası küçük kalmış bir aslan düşünelim. Bu aslan, diğer aslanlar tarafından dışlanacaktır. Aslan toplumu içerisine giremeyecektir. Sadece birinin değil, aslanların önemli bir bölümünün böyle tuhaf büyüdüğünü düşünelim. O aslan toplumuna hangi gözle bakılır? Bir başka hayvan çeşidi olan inekleri ele alalım. İneklerin davranış biçimleri kurtlar gibi olsaydı, biz ne yapabilirdik? Dolayısıyla her büyüme, o canlının toplumunun ve insanların yararına olmaktadır. Bitkiler bile, insanlara ve hayvanlara en faydalı olacak şekilde büyüyorlar.
Demek ki, Yüce Yaradan, büyüme işlevini Zatının isteğine göre değil, canlıların toplum yaşamlarına ve insanlığa faydalı olacak şekilde yönlendirmiştir.
Hepimizin takdir edeceği gibi, Yüce Yaradan, bütün insanların toplamından, hem de sonsuz denilebilecek ölçüde daha güçlüdür. Fakat bu gücüne rağmen, Allah’ı inkâr eden, Onun hakkında kötü sözler söyleyen insanlara karşı bu gücünü kullanmıyor. Aksine, ateistleri ve inkârcıları yanlışlarından döndürmek için, sıkça uyarıcılar gönderiyor. Ama insanların içerisinde, gönderdiği elçisine zulmedenler çıkıyor. Hem zulmediyor hem de uyarılara rağmen yanlışlarında ısrar ediyorlar. Bununla da kalmayarak, diğer insanların da doğru yola girmelerini engellemeye çalışıyorlar. Onların da bazılarını öldürüyorlar. Dolayısıyla, toplumun huzurunu bozuyorlar, insanlığın geleceğini karartıyorlar. İşte, inkârcıların bu zalimlikleri sonrasında, Yüce Yaradan, gücünü kullanarak, insanlığın huzurunu bozan bu bozguncuları ve hainleri helâk ediyor.
Demek ki, Yüce Yaradan, gücünü, Kendi zatının arzusuna göre değil, özenerek yarattığı insan toplumunun huzurunu engelleyen zalimlere karşı –onu da, her zaman değil, insanlığın geleceği için gerekli gördüğü zamanlarda- kullanmaktadır.
Bütün yaratışlarında insanlığın geleceğini ve huzurunu amaçlayan bir Yüce Yaradan’ın, din konusunu, insanların zayıf omuzlarına ağır bir yük olarak yüklemesi düşünülemez. Yüce Yaradan’ın insanlardan istekleri, Zatının eğlencesi için değil, insanlığın huzurlu geleceği için gerekli olan davranış biçimleridir.
Bu yazımızın konusuyla ilgili olarak verilebilecek örnekler, kitapları dolduracak kadar çoktur. Biz, sadece okuyucuların dikkatlerini toplayabilmeleri için yardımcı olacak kadar kısa ifadelerle konuyu aktarmaya çalıştık.
Sonuç olarak; bilim ve teknik, sanat, ekonomik büyüme, güç ve din gibi unsurlar, insanlığa hizmet ettiği sürece anlamlıdır. Aksi uygulamalar, insanlığın hazin sonunu getirebilir.