ALLAH’A ŞÜKRETMEK ÇALIŞMAKLA OLUR

ALLAH’A ŞÜKRETMENİN YOLU ÇALIŞMAKTAN GEÇER

 

Çalışma konusuyla ilgili olarak yine bu sitede (www.ismailhakkikupcu.com.tr) yayınladığımız “İslâm’da Çalışmanın Önemi” başlıklı yazımızda fikirlerimizi ifade etmiştik. O makalemizde, çalışma konusuyla ilgili olan Kur’an ayetlerinden örnekler vermiştik. Bu ayetlerin bazıları şunlardı:

Necm Suresi 39: “İnsan için ancak çalıştığı vardır.”

40: “Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir.”

41: “Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir.”

Bu yazımızın konusu ise, daha farklıdır. Çalışma hususunu değil, Allah’a şükretmemizin yolunun çalışmaktan geçtiğini vurgulamaktır.

Yazımızın başlığı, bizim kendiliğimizden oluşturduğumuz bir hüküm değildir. Yüce Yaradan’ın kelâmı olan Kur’an’ı Kerim’de bize gösterilen bir yoldur.

34 Sebe Suresi 13: “Onlar, ona mihraplar, timsaller (heykeller) ve havuzlar gibi çanaklar ve sabit kazanlardan her ne isterse yaparlardı. Çalışın ey Davud hanedanı, şükür için çalışın. Ama kullarım içinde şükreden azdır.”

Surenin önceki ayetlerine bakıldığında yukarıdaki ayetin başındaki “onlar” kelimesi ile kastedilen “cinler”dir. Kur’an’dan anladığımıza göre cinlerin iş görme kapasiteleri, insanlara göre daha fazladır. Bu sebeple bazı insanlar, cinlerden yardım istemeye çalışırlar.

Ayette bahsedilen “o” tabiri ile peygamber Süleyman kastedilmektedir. Hz. Süleyman, yine bir peygamber olan Hz. Davud’un oğludur. Yüce Yaradan hem babasına hem de oğluna başka insanlara vermediği kabiliyetler vermiştir. Hz. Süleyman’a, Allah’ın izniyle cinler hizmet etmektedir. Süleyman’ın istediği işleri yapmaktadırlar. Ayetin anlatımına göre, cinler Hz. Süleyman’a mihraplar, timsaller (heykeller) ve havuzlar gibi çanaklar ve sabit kazanlardan her ne isterse yaparlardı.

Yüce Yaradan, Davud hanedanını böylesine destekleyince, onlardan da karşılık vermelerini istemektedir. Allah’ın insanların yapacakları hiçbir şeye ihtiyacının olmadığı kesindir. Zaten Allah dilemezse, biz hiçbir şey yapamayız. O halde Yüce Yaradan’ın istediği nedir?

Ayetinin sonunda Allah bu konuyu net bir ifadeyle açıklıyor: “Çalışın ey Davud hanedanı, şükür için çalışın.”

Demek ki, Allah’ın yardımı ve verdiği nimetler için önce çalışacağız. Ayetin ifade şekline bakılırsa, çalışmamız konusu bu bir emirdir. Tavsiye nitelikli bir ifade değildir.

Peki, çalışacağız, fakat niçin çalışacağız diye sorduğumuzda, ayetin devamında cevap geliyor: “şükür için çalışın”

Ayet, şükür için dua edin demiyor. Şükür için namaz kılın demiyor. Şükür için oruç tutun demiyor. Allah’a iman edenler, elbette dua edecek, namaz kılacak, oruç tutacak. Fakat Kur’an, bu ibadetleri yapmamızı, şükretmemiz için değil, kulluk görevimiz olarak istiyor. Şükür için, sadece, çalışmamızı emrediyor.

Bizim çalışmamızın Yüce Yaradan’a bir faydası olmaz. Bizim çalışmaktan kaçmamız da Allah’ta bir eksiklik yapmaz. Bizim çalışmamız sadece bize ve başka insanlara faydalı olur. O halde çalışmaktan kaçınmayalım. Çünkü bize verilen nimetlere karşılık şükretmez, yani çalışmazsak, yarın ahirette hesabını veremeyiz.

102 Tekasür Suresi 8: “Sonra, yemin olsun ki, o gün (size verilen) her nimetten sorulacaksınız”

Konumuzla dolaylı bağlantılı olan bir diğer ayet şöyledir:

39 Zumer Suresi 7: “Eğer inkâr ederseniz, şüphe yok ki Allah’ın size ihtiyacı yoktur. Bununla beraber kulları hesabına küfre razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin hesabınıza ona razı olur. Hiçbir günahkâr da diğerinin günahını çekecek değildir. Sonra dönüşünüz, Rabbinizedir. O vakit, O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir. Çünkü O, bütün kalplerin özünü bilir.”

Ayete göre, şükredersek, Yüce Yaradan bizden, bizim faydamıza olacak şekilde razı olmaktadır. Eğer şükretmekten maksat, sadece ibadet etmek olsaydı, ayette “bizden bizim faydamıza razı olacağı” şeklinde net bir sonuç ifadesi olmazdı. Konuyu daha net anlayabilmek için, bu gibi ifadelerin geçtiği Tövbe Suresi 18inci ayete bakalım.

9 Tövbe Suresi 18: “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar ederler (şenlendirirler). İşte bunların doğru yolu bulmaları umulur.

Görüldüğü gibi, ayetin sonu “doğru yolu bulanlardan olmaları umulur” şeklinde bitiyor. Peki, kimler bunlar diye bakalım. Bunlar, “Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan” insanlar. Bu insanların yaptıklarına baktığımızda, onların, Yüce Yaradan’a ibadet eden imanlı insanlar olduğunu görüyoruz.

Demek ki, iman sahibi olmak, Allah’a ibadet etmek, bizim korunanlardan olmamızı kesinleştirmiyor. Sadece umut veriyor. Hâlbuki Bakara Suresi 82inci ayet, gayet net bir şekilde şu ifadeleri kullanıyor: “İman edip salih ameller işleyenler, işte öyleleri de cennet ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar.”

Ayete göre, iman edip güzel işler yapanlar, korunuyorlar, Cennete kabul ediliyorlar. Şimdi, güzel işler yapmak nasıl olur diye kendimize soralım. Acaba hiç çalışmadan güzel işler yapılabilir mi? Herhalde pek mümkün değildir.

Sonuç olarak Kur’an ayetlerinden anlıyoruz ki, iman ettikten sonra, Allah’ın bize verdiği nimetlere olan şükrümüzü, çalışarak ve güzel işler yaparak gösterirsek, Yüce Yaradan bizlerden razı olmaktadır. Sadece ibadet ederek gösterirsek, Allah’ın rızasını sadece umut edebiliriz. Yani, Allah bizden razı olabilir de, olmayabilir de.

Bu yazı Dini, KUR'AN ÜZERİNE kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.