ALFRED NOBEL: “Ölüm taciri olarak anılmak istemiyorum” dedi ve hayata bakışını değiştirdi. Şimdi kimse eski NOBEL’İ hatırlamıyor.
(Not; Bu yazı Şubat 2014 tarihinde bu sitede yayınlanmıştı. Silindiğinden son paragraf hariç aynen yayınlıyoruz.)
1833’te Stockholm’da çok fakir bir ailede dört kardeşten biri olarak dünyaya geldi. Ama Alfred öldüğü zaman, 350 patentin ve dünyanın her tarafında şirketlerin sahibiydi.
O yıllarda maden ocaklarında ve karayollarında yol yapımında büyük kayalar işleri engelliyordu. Nobel buna çare düşündü. 1865’te dinamiti buldu. Ardından zenginlik geldi. Zenginledikçe diğer araştırmaları meyvelerini verdi. Lastik teknolojisini ve sentetik maddeleri geliştirdi.
Ama halk arasında adı dinamit ile birlikte anıldı. Dinamit savaşlarda insanların ölümüne sebep oldukça, kötü anılmaya başlandı. Zaten asık suratlı biri olarak bilinirdi.
Bir gün yeni deneyler sırasında kardeşi Ludwig laboratuvarda öldü. Gazeteler ölenin Alfred olduğunu sandılar. “Ölüm tüccarı öldü” diye başlık attılar.
Sağ iken gördüğü bu başlık korkunç bir şeydi. Hâlbuki Alfred, insanlık için bir şey bulmaya çalışmıştı. Dolayısıyla bu durumu kabul edemezdi. Derhal radikal bir karar aldı.
Bütün servetini ve servetinden sağlanacak yeni gelirleri bilime ve barışa ödül olarak verilmek üzere bağışladı.
Daha önce kendisini asık suratlı, gaddar, ruhsuz diye suçlayanlar bu defa ona enayi, aptal dediler. Hiç olmazsa servetinin bir kısmını bağışla dediler. Hatta İsveç Kralı, Nobel’i “kafadan çatlak” olarak suçladı. Vasiyetini kanun yoluyla bozdurmak istedi. Alfred’in Rusya’da olan yeğeni Emanuel’i çağırttı. Emanuel, “amcam çok güzel vasiyette bulunmuş, tartışılacak bir şey yok” dedi. Böylece Nobel ödüllerinin yolu açıldı.
Eğer Alfred Nobel bu keskin virajı almasaydı, bugün ölüm tüccarı olarak anılacaktı. Fakat şimdi kendini bilime ve barışa adamış insan olarak hayırla anılıyor. Bu kararından biz memnunuz ve kendisinden razıyız. İnşallah Allah’ta razıdır.
Ne mutlu Alfred Nobel gibi hatasını ölmeden önce anlayıp, Allah’ın geniş merhametine sığınarak güzel işler yapanlara. Onlar hem bu dünyada hayırla anılacaklar hem de ahirette Yüce Yaradan’ın huzuruna yüz akı ile varacaklar. Ne mutsuz, hatasını bildiği halde dönmeyip yanlışta ısrar edenler. Onlar, bu dünyada perişan olacakları ve şer ile anılacakları yetmezmiş gibi, ahirette asıl hesaba çekilecekler.