EĞİTİM GÖRMÜŞ BİR KİMSENİN ÖZELLİKLERİ
(Bu yazı, Columbia Üniversitesinin 1902-1945 yılları arasında tam 43 yıl rektörlüğünü yapmış Nicolay Murray Butler tarafından, 10 Haziran 1901 de yapılmıştır. Nejat Muallimoğlu’nun Hitabet adlı kitabından alıntıdır.)
…Eğitim görmüş insan kimdir? Onu, hangi belirtileri ile tanıyacağız?
Eğitim görmüş bir insanın belirtilerinden birincisi, ana dilini doğru ve kesin kullanabilmesidir. Bu önemli bir güç olmasına rağmen, eğitimdeki yeri oldukça yeni. Lisanın, eğitimdeki yeri ve önemi ancak, kültür Orta Çağlar’ın sonuna doğru merkeziyetçilikten kurtulmaya başladığı zaman anlaşıldı. Daha 1549 yılında Jacques du Bellay, Fransız dilinin incelenmesini şu yumuşak ifade ile destekliyordu: “Pekçoklarının sandığı kadar fakir bir dil değil.” Daha sonraları, Mulcaster, eğitim üzerindeki bir kitabını, niye Latince değil de İngilizce yazdığını ve onun eğitimdeki rol ve faydasını anlatırken de İngilizceyi savunmak mecburiyetinde kaldı.
Alman dilini, Grekçe ve İbranice ile aynı guruba alan Melanchthon, bu üç dilin de Latincenin eline su dökemeyeceğini söyledi. Gerçekte günümüz (1901deki) Alman İmparatoru’nun 1890 Berlin Eğitim Konferansı’nda, Alman eğitiminin milli bir tabandan mahrum bulunduğunu, lise ders programlarının temelini Almancanın oluşturması gerektiğini, öğretmenlerin vazifesinin, gençleri Grek veya Romalı olarak değil, Alman olarak yetiştirmeleri olduğunu, diğer bütün ders ve konuların Alman dili odak noktası çevresinde dönmeleri gerektiğini söyledikten sonradır ki, resmi eğitim programı gözden geçirildi ve Alman dili ve edebiyatı, ciddi bir surette incelenmeye başlandı.
Günümüzde ise, İngiliz üniversitelerinin ve hiç de az sayıda olmayan Amerikan üniversitelerinin tesiri gayet belirli olmasına rağmen, İngiliz dilinin incelenmesi hâlâ hafife alınıyor, hâlâ önemli görülmüyor, İngilizceye giden yolun Latinceden geçtiği bâtıl inancı hâlâ dipdiri.
Bir kimsenin İngiliz dilindeki melekesi, kullandığı kelimeler ve deyimlerle ölçülür. Pekçok dilden kelime almış İngilizcenin karakteri, gerekli ve kesin kelimeler kullanılmasına büyük bir imkân bahşediyor… Bundan böyle eğitim görmüş bir kimse, eğitimli olmanın gerekçesinden ötürü, en iyi yazılmış İngilizcenin devamlı bir okuyucusudur. O bilir ki, “kötü İngilizce işitir ve kötü İngilizce okursanız, hemen hemen hiç şüphe edilmez ki, İngilizceyi kötü konuşacak ve kötü yazacaksınız.” O, kendisini bu prensiplerle yönetir. Bir deyimin gücü ve yerinin gramerdeki ilişkisini takdir eder ve kendisinin üslûbunda, bu ikisi arasında bir denge muhafaza etmek suretiyle kendisinin maharetini gösterir.
Eğitim görmüş bir kimsenin ikinci belirtisi, yerleşmiş düşünce ve hareketlerin ifadesi olan kibar ve nazik tavırlardır. “Tavırlar,” Addison’un dediği gibi, bir kimsenin davranışlarını ve nasıl yetiştirildiğini gösterir.” Hâttâ daha fazlasını gösterir… Hakikaten eğitim görmüş erkek ve kadınların tavırları, entellektüel ve ahlâki inançların dışa vurmuş belirtileridir… Karakterin yanılmaz bir ölçü ve sınavı, dünyanın, şu veya bu sebepten ötürü kendisinden aşağı biri diye kabul ettiklerine karşı tavırdır. Bir kimsenin, kendi eşitlerine veya üstündekilere karşı tavırları, kolayca ve kesinlikle yorumlanamayacak çeşitli saiklerle şekillenir. İnsanı insan yapan, tavırları olmamakla beraber, bir kimsenin ne olduğunu tavırları gösterir.
Eğitim görmüş bir insanın üçüncü belirtisi olarak, düşünme gücü ve âdetinin yerleşmiş olması gerektiğini söyleyeceğim. Biz modernler, bilhassa Amerikalılar, tefekkür etme âdetini ve ona dayalı yüce vasıfları kaybetmiş olmakla suçlandırılıyoruz. Aceleci ve meşgul hayatımızdan, birbirinden faklı ilgilerimizden ötürü ve buhar ve elektrik, zaman ve mekânı ortadan kaldırdığından, bu kaybın önüne geçilemeyeceğini söyleyenler var.
Eğer bu doğru ise –ki bazı noktalarda doğru olmadığını inkâr etmek de zor- eğitimin için, gayretlerimizi iki misline çıkarmamız gerekecek. Sınavdan geçmemiş bir hayat, Sokrat’ın ısrarla üzerinde durduğu gibi, yaşanmaya değer beşeri bir hayat değildir. Kendi şahsı hakkında hiçbir soru tevcih etmeyen, hadiselerin gerisinde yatan sebepleri aramayan ve hadiseleri, istikbaldeki hiçbir gayeye bağlamayan, prensiplerin hayatî meseleleri üzerinde durmayan, kendisi içinde ve dışında olup-bitenler hakkında hiçbir yorum yapmayan bir hayat, hiç de beşeri bir hayat değildir; bir hayvanın hayatıdır… Eğitimli bir insanın inandığı hayat standartları vardır; beşerî tecrübeden geçmiştir ve yeni tekliflerin tartıldığı bir kafaya sahiptir. Bu standartlar, ancak düşünme ile elde edilir. Disiplinsiz bir kafa, gelip geçici bir modanın ve zahiren makul görülen her doktrinin kurbanıdır. Böyle bir insan, devamlıca hüküm verme form’larından, kendisine karakter kazandıracak form’lardan mahrumdur.
Eğitim görmüş bir insanın dördüncü belirtisi olarak, büyüme ve gelişme gücünü göstereceğim. Belirli bir kafa tipi vardır ki, belirli bir noktaya kadar eğitildiği vakit, artık kristalize olmuşcasına bir daha ileri gitmeyi reddeder. Bu tür bir kafa, eğitimli olmanın temel şartlarından birini ortaya koyamaz. Belki çok şey elde etti ve çok şey vaat etti; ama şu veya bu sebeplerden ötürü, vaatler yerine getirilemez. Böylesine bir kafa, ölmüş bir kafa sayılamazsa da, büyülenmişcesine kendisinden geçmiş bir kafadır.
Uzun bir hayat boyunca devamlıca büyüyen ve gelişen bir kafa, şaheser bir manzara arzeder. Geniş görüşler, derin sezgiler, büyüme gelişmenin başarılarıdır.
Eğitim görmüş bir insanın beşinci belirtisi olarak, bir şeyi, bir işi yapma gücünü söyleyeceğim… Gerçekten eğitim görmüş bir insan, bir bakıma, verimli de olmak zorunda. Kafası ile, dili ile, veya eli ile bildiklerini ifade edebilmeli ve böylece dünyayı, bulduğundan daha iyi bir şekilde terk etmeli. Bir şeyler yapınız ve onları iyi yapınız; bildiklerinizi esaslı ve yararlı bir tarzda ifade ediniz; eserler veriniz ve devamlıca hissetmekten veya hislerle cümbüş yapmaktan kaçınınız.
İşte bir kimsenin gerçekten eğitimli olup olmadığının ve kendisini, olup-bitenlerden iyice haberdar olan, beceriksizlik diye tanımlayabileceğimiz yapmacık ve sahte eğitimden ayıran hususlar bunlardır.
Belirttiğim bu beş özellik, şu halde, eğitim görmüş bir insanın özellikleridir; ana dilin doğru ve kesin kullanılması; yerleşmiş düşünce ve hareketlerin ifadesi olan terbiyeli ve nazik tavırlar; tefekkür edebilme gücü; büyüme ve gelişme gücü; verimlilik veya bir işi yapabilme gücü.
Bu özelliklere sahip olmayan bir kimse, gerçek bir eğitim görmüş sayılmaz ve bildikleri, ne kadar vasi (geniş, bol) olursa olsun, değersizdir; zira bütün o bildikleri, ancak bir müzeyi döşeyebilir, gelişmiş bir beşeri yaratığı değil.