EMEVİLER; “BİZİ SORGULAMAYIN, ALLAH’A HAVALE EDİN”DİYORLARDI
Emevi yani Ümeyyeoğulları sülâlesinin iktidar yılları, İslâm ordularının sürekli fetihler yaptığı yıllardır. İberik Yarımadasının fethi de, bu dönemde gerçekleşmiştir. Fetihler sonucu ganimetlerin çok fazla olması, teorik olarak zenginliği arttırmıştır. Fetihlerin ve zenginliğin olduğu böyle bir ortamda, halkın ve ileri gelenlerin, iktidardan çok memnun olması beklenir. Ancak hiçte öyle olmamıştır.
Emeviler, Arapların Kureyş kabilesine mensuptur. Hz. Muhammed’in sülâlesi olan Haşimoğulları da Kureyş kabilesine mensuptur. Ancak Emeviler, kendi sülâlesi dışındakileri hak sahibi olarak görmemişlerdir. Aksine onları ezmeye çalışmışlardır.
Böyle davranmalarının açıklamasını yaparken, asıl iman sahibi olanların sadece kendileri olduğu tezine dayanmışlardır. Onlara göre iman sahibi olmak, yönetimde ve ganimette pay sahibi olmanın bir şartıdır. Herhangi bir kişi, Emevilerin kendi sınıflamalarına göre yeterince iman sahibi değilse, “yabancı” sayılır ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görürdü. Bu anlayışlarının göstergesi, “mevali” dedikleri bu guruptan cizye vergisi almalarıdır.
Dönemin özgür irade sahibi olan din âlimleri, “kişinin imanının tespitinin siyasilerin işi olmadığını, bu konuda kararın ahiret gününde sadece Allah tarafından verilebileceğini” savunarak, Emevi yöneticilerini adaletli davranmaya çağırdılar. Bunlardan Amr el Maksus’un yaptığı çağrıya uyan II. Muaviye, babasının ölümü sonrasında kendisine biat edilmesine rağmen, halka hutbede hitap edip, ataları adına özür diledikten sonra hilâfetten çekilmiştir. II. Muaviye Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’i şehit eden Yezid’in oğlu idi.
Özgür irade sahibi âlimlerin çağrılarına uyan bir diğer Emevi halifesi, Ömer bir Abdülaziz’dir. Ömer, Gaylan ed-Dımeşki’nin çağrılarına uyarak, Gaylan’ı Beytülmalden sorumlu görevli yapar. Halife de Gaylan da, tarih boyunca hayırla anılacak işler yaparlar. Ancak Ömer bin Abdülaziz, iki yıl iktidarda kaldıktan sonra zehirlenerek öldürülmüştür. Yerine geçen Hişam bin Abdülmelik, derhal Gaylan’ı hapse attırmış, sonrasında işkence ile öldürtmüştür.
Bu ve benzeri olaylar, halkın tepkisini çekmiş. Tepkiler giderek artmış. Emevi yöneticilerinin imanları sorgulanmaya başlamış. Yaptıklarının zulüm olduğu ve asıl imandan çıkanların onlar olduğu dile getirilmeye başlanmıştır. Söylentiler ve tepkiler arttıkça, Emevi yönetimi hem zulmünü artırmış hem de din adamlarından nefislerine yenilenleri yanlarına almışlardır.
Din âlimlerinin büyük bir kısmı, yönetimin bu davetine uymuşlardır. Bunlar dönemin zenginliğinden pay kapabilmek için iktidardaki Emevileri savunmaya çalışmışlardır. Nitekim Gaylan’ın öldürülmesi için “katl fetvasını”, imam Evzai’den almışlardır. İktidarın nimetlerinin yanlısı âlimler, Emevileri savunma çabalarını Kur’an temeline oturtamadıklarından, çeşitli fikirler öne sürerek halkı yatıştırmaya çalışyorlardı.
İktidar yanlısı bu âlimlere göre, Emevi yöneticilerinin imanlarını sorgulamak, onların imandan çıktıklarını, zulüm yaptıklarını söylemek gereksizdi. Bu âlimler, “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan bu günlerde” diye söze başlayarak halkı Emevileri sorgulamayı bırakmaya, birlik ve beraberlik için, yönetime itaat etmeye çağırıyorlardı. Dolayısıyla halktan, Emevi yönetimine itaat etmeleri, onların durumlarını Allah’a havale etmeleri isteniyordu.
Yaptıkları fetihlere bakılınca, asırlarca sürmesi gereken Emevi iktidarının, o döneme göre 90 yıl gibi kısa bir sürede, hem güçlerinin zirvesinde oldukları bir dönemde hem de en sert bir şekilde son bulmasına bakılırsa, halkın ve mazlumların, Emevileri Allah’a havale etmesi karşılık bulmuş gibi.
Aslında tarih, Emeviler ve başlarına gelenler gibi örneklerle doludur. Halen günümüzde, aynı hataları tekrar eden yönetimler ve guruplar vardır. Hem de dünyanın birçok bölgesinde varlar. Ama II. Abdülhamit’in dediği gibi, “tekerrür eden tarih değil, kişilerin yanlışlarıdır”. Diğer bir deyişle, kişilerin hataları aynı olmasaydı, tarih tekerrür eder miydi?
Allah’ım, Sen her şeyi gören ve bilensin. Sen her şeyin en hayırlısını bilirsin. İnsanlık için, Senin nezdinde en hayırlısı ne ise, lütfunla onu oluştur Allah’ım.