SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN TAHTTAN İNDİRİLMESİ

SULTAN ABDÜLHAMİD’İ KENDİ YETİŞTİRDİKLERİ “HÂL ETTİ”

 

Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi kararı, Meclisi Milli de alındı. Bu sırada meclis başkanı Said Paşa idi. Henüz partileşmemiş olan İttihat ve Terakki Cemiyeti taraftarları kendi adayları olmadığından, Said Paşanın Meclis Başkanlığını desteklemişlerdi. Sultanla ilgili olarak Paşanın önünde iki seçenek vardı. İlki padişahın tahttan kendisinin feragat etmesi, diğeri “hâl etme” yani tahttan indirme idi. Meclis bu iki seçenek üzerinde karar almak için oylama bekliyordu.

Ancak Said Paşa, birinci şıkkı gündeme getirmedi. Oylamaya sunmadı. Doğrudan tahttan indirilmesi seçeneğini oylattı. Bunu yaparken de kendini “hürriyet kahramanı” gibi görüyordu.

Meclisi kendi düşünceleri konusunda yönlendiren Said Paşa ile Abdülhamid Han gençliklerinden beri tanışıyorlardı. Abdülhamid padişah olur olmaz, onu Mabeyn Başkâtibi yaptı. Bu makam günümüzdeki Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ile eşdeğerdedir. Paşayı beğenmiş olmalı ki sonra makamını yükseltti, Sadrazam yaptı. Said Paşa Abdülhamit döneminde tam yedi defa Sadrazamlık makamına geldi ve gitti.

Belki yaşadıklarından dolayı, belki de yapısından dolayı, çok vehimli bir kişiliğe sahip oluğu söylenir. Bu sebeple Sultan Abdülhamid’in kurduğu hafiye teşkilatının fikir babası olduğu iddia edilir.

İşte II: Abdülhamid’in sıfırdan alıp Başbakan yaptığı bu Said Paşa, padişahın doğrudan tahttan indirilmesini oylattı. Oylamadan sonra sıra, bu kararı padişaha kimlerin tebliğ edeceğinin belirlenmesine gelmişti. Ama kişilerin seçimi de aynı şekilde bir kargaşa içerisinde ve hızla yapıldı. Önlerden birisi dört şahsın ismini teklif etti. Said Paşa başka teklifleri beklemeden hemen oylamaya geçti. Alkışlar içerisinde 4 kişi güya seçildi.

Seçilen dört kişiden biri olan Aram Efendi, listede oluşunu, isminin teklif edildiğinde öğrendiğini anlatır. Aram Efendi, Katolik Ermenilerden olduğu için denge politikası izleyen Abdülhamid tarafından geçmişte itibar görmüş bir kişidir.

Heyette yer alan Esad Toptani Paşa, Arnavut asıllıdır. Abdülhamid jandarma teşkilatında nefer olan bu kişiyi önce Yanya Komutanı sonra paşa yaptı. Sultan Abdülhamid Arnavutların devlete isyan etmemesi için kendisine 500 civarında Arnavut’u yaver yapmıştı. Esad Paşa da zengin bir aileye mensup olduğundan taltif edildi.

Padişahın bu tedbirlerine rağmen Balkan Savaşında diğer halklarla beraber Arnavutlar da isyan ettiler. Esad Paşa bu isyan sırasında Osmanlı taraftarı gibi görünerek kurduğu tuzakla İşkodra Kumandanı Hasan Rıza Paşayı öldürttü. Bir ara kendi kurduğu Merkezi Arnavutluk Cumhuriyetinin başına bile geçti. Ancak o dönemdeki büyük güçler kabul etmedi.

Heyetteki Arif Hikmet Paşa ise Gürcü kökenliydi. 93 harbi denilen 1877-78 Rusya Savaşında Kafkasya’dan kaçarak İstanbul’a sığınan bir aileye mensuptu. Sultan Abdülhamid bu kişiyi önce yaveri yaptı. Daha sonra Arif Hikmet Paşayı Ayan üyesi yani senatör yapan yine Padişahın kendisidir.

Heyetin son üyesi Yahudi asıllı Emanuel Karasu’dur. Abdülhamid’in koruması altındaki çevresinde olmayan tek kişi Emanuel’dir. Ancak Musevilere bazı haklar alabilmek için padişaha iyi davranılması gerektiğini savunmuştur. Fakat Musevi Yurdu konusunda sonuç alınamayınca vazgeçmiştir.

Selânik doğumlu bir avukat olan Emanuel Karasu daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyetine girmiştir. Bu Cemiyete girdiğinde savunduğu fikir, “Türk Musevileri önce Türk, sonra Musevi’dir” şeklindeydi. Böylece bilhassa Talat Paşayı etkisi altına aldı.

Fakat sonraki hayatına bakılınca Emanuel’in menfaat peşinde koşan bir kişi olduğu ihtimali artmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında ordunun iaşe müfettişliğine tayin edilmiştir. Bu görevi sırasında  zimmetine çok yüklü para geçirdiği söylenir.

Tarih, dünü anlatır, bugünü açıklar, yarını aydınlatır. Ancak her insan tarihten, sadece kendi idraki ve basireti kadar faydalanabilir.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.