BUDİZM VE TEK TANRILI DİNLER 4
Siddarta Gautama, kendisini uyanmış olarak tanımlayarak, “uyanmış” anlamına gelen Budha unvanını kendine uygun görmüştür. Uyanmış bir şahıs olan Budha, uyanışın 7 merhalesini şöyle sıralar:
Farkındalık, muhasebe, kararlılık, vecd hali (kendinden geçme), dinginlik, yoğunlaşma, ağırbaşlılık.
Budha’nın bu öğretileri, tek Tanrılı dinlerden İslâmiyet’teki tasavvuf anlayışına benzemektedir. Tasavvufta da Allah’ın sevdiği kullar arasına girebilmek için geçilecek 7 merhale vardır. Bunlar şöyledir:
Nefsi emmare, nefsi levvame, nefsi mülhine, nefsi mutmaine, nefsi radiyye, nefsi marziyye ve nefsi kâmile.
Görüldüğü gibi, Budizm’deki ileri meditasyon ile tasavvuf arasında kuvvetli bir bağlantı vardır. Bu bağlantıyı ayrıntılı olarak araştıranların daha somut sonuçlara ulaşacağını düşünüyorum.
Budha, insanların kendilerini çok ciddiye almamalarını öğütler. Yüce Yaradan, bu konuyu farklı bir anlatımla kutsal kitabı Kur’an’da şöyle ifade eder: İsra Suresi 17/37: “Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin.” İlâhi kaynaklı din mensubu olmayan Atilla Han da, benzer şeyi şöyle ifade etmiştir: “Kendisini fazla önemseyen bir Hun, görüş derinliğini kaybeder.”
Budha, Nirvanaya ulaşabilmek için Sekizli Asil Yol tavsiye etmiştir. Önceki yazımızda saydığımız bu yolların birincisi, Doğru Bakıştır. Doğru Bakış, ıstırabı, ıstırabın sebeplerini nasıl durduracağımızı ve böylesi bir hayata nasıl yöneleceğimizi anlamaktır. Doğru Bakıştaki amaç, kendimize, başkalarına ve dünyaya verdiğimiz zararı azaltarak hayatı iyi yaşamaktır.
Tek Tanrılı dinlerin kutsal kitaplarında da, insanın kendisine, başkalarına ve yeryüzüne zarar vermemesi istenir. Böyle davranılırsa huzurlu bir yaşam sürülebileceği anlatılır.
Sekizli Asil Yolun ikincisi olan Doğru Davranışın temeli zarar vermeme üzerinedir. Çevreyle uyum içinde olunmalı, husumetle hareket edilmemelidir. Zararlı olduğu açıkça belli oldukları için kaçınılması gerekenler şunlardır:
Çalmak, can almak, kişiyi tabiatı ya da huzuru yıkıma uğratmak, fazla müsamaha etmektir.
Budizm’deki Doğru Davranış, cinsellikle ilgili sorumluluğu da kapsar. Eşini aldatmak ve zina yapmak yanlış davranışlar olarak değerlendirilir. Budizm’e göre cinsellik, yaratılıştan gelen ve insanın en çok zaaf gösterdiği bir husustur. Budha, insanları cinselliğin gücünü düşünmeye ve bu konuda hem kendiniz hem de başkaları için saygı ve sorumlulukla davranmaya davet eder.
Ayrıca, içkiyi ve keyif verici ilaçları, zararlı gidişatlar yolunda kullanmaktan uzak durmak da Doğru Davranışa dâhildir. Belki de uzak durma sözünden dolayı, Budizm’de sarhoşluk konusunda iki farklı görüş var.
Birinde, her türlü sarhoşluk verici madde, bir kadeh içki bile yasak. Hattâ bazı öğretilerde kafein ve tütün de yasakların içerisine alınmıştır.
Diğerinde, bir kadeh olarak belirtilmez. Sarhoşluğu tetikleyecek kendisini bozmaya sebep olacak derecede olan maddeyi bünyeye almak yasaktır. Çünkü eğer sarhoş olduysanız, meditasyon yapacak, yani derin düşünecek beceriyi göstermeniz zorlaşır.
Budizm, sarhoşluk verici besinler ve eğlence gibi konulardaki fikirleri şöyle açıklar: Asıl olan kurallara, sırf kurallara uymanın hatırına uymak olmamalıdır. Tüketimin bütün şekilleri konusunda farkındalığınızın olması esastır. Yani, yaptığınız tüketim sizi ıstıraba mı götürüyor, yoksa geçici bir rahatlık mı sağlıyor. Bunu anlamak önemlidir. Çünkü asıl olan, geçici rahatlamanın, sizi yeni yeni ıstırap bataklıklarına düşürdüğünü görme farkındalığıdır.
Yüce Yaradan’ın kitaplarından olan Kur’an’ı incelersek, içki, cinsellik gibi konularda da benzer öğütlerin sıkça yapıldığını görürüz. Burada dikkat çekeceğimiz bir husus, içki ile ilgili benzerliktir. Tek olan Tanrı, Kur’an’da, içkinin bazı faydaları olduğunu, zararlarının faydalarından çok olduğunu vurgular. Yani içki, geçici rahatlık sağlayabilir ama bu durum sonrasında yeni yeni ıstıraplar başlar. Yüce Yaradan’ın verdiği bu öğütlere uymayan insanların olması, tamamen insanların sorunudur. Nitekim cinsellik istismarını yapanların içerisinde, kendisinin din adına konuştuğunu söyleyen her guruptan bazı kişilerin de varlığı bir gerçektir.
Budha, Sekizli Asil Yolun üçüncüsü olan Doğru Konuşmayı anlayabilmek için, kaçınılması gereken davranışlardan başlanılmasını istemiştir. Bunlar:
Yalan söylemek, iftira atmak, lanetleyen kötü bir dil kullanmak, sert sözler söylemek, çok fazla konuşmak, dedikodu yapmak, nefret tohumu ekmektir.
Budha, yalan söyleme konusunun önemini bildiğinden öğretisinde şöyle demektedir: “Yalan söyleme, kimseyi kötüleme, hiçbir şekilde sahtekârlık yapma, ikiyüzlüce konuşma, yalanı teşvik ederek destekleme, bilgiyi yanlış sunma, haince dedikodu yapma. Hiç bir şartta veya olan olaylarda gerçeğe lakayt olma. Yaptığın her şeyde dosdoğru ol, çevrene sevgi ve iyilik getir.”
Bu konuyu araştıracaklar göreceklerdir ki, kaçınılması gereken bu davranışların ve yalanla ilgili hususların aynısı, tek olan Tanrı’nın kutsal kitaplarında da sıralanmıştır.
Budha, zenginlik konusunu, Sekizli Asil Yolun beşincisi olan Doğru Geçim Yolu içerisinde ele almıştır. Doğru Geçim Yolu, öncelikle, çalıştığın işe kötülük etmekten uzak durmayı gerektirir. Bu sebeple, Budist keşişler, mülkiyetlerden fedakârlık etmişlerdir. Böylece, kendiişlerine karşı saygılı olmayı ve kendiişlerine kötülük etmemeyi amaçlamışlardır.
Ancak, keşişlerin amaçları, her şeyden elini eteğini çekmek anlamında görülmemelidir. Onların yoksulluk yemini etmelerinin sebebi, mülkiyete bağlanma haline daha fazla kapılmamak içindir. Yoksa servet edinmeyi yasaklayan net bir kural yoktur. Burada anlatılmak istenilen, maddi varlıklarla kurulan ilişkinin niteliği hususudur. Eğer maddi varlıklara bağlanmamışsanız, onlar sizi değil, siz maddi varlıkları yönetirsiniz. Böyle bir anlayışta iseniz, zengin olmanızda bir sorun yoktur.
Aksine Budha’ya göre, eğer sahip olduğunuz maddi varlıklar, sizin cömertlik vasıtasıyla başkalarına yardım etmenize vesile oluyorsa, bu durum istenilen bir ortamdır. Çünkü Budha’ya göre, verici olmak yani cömertlik, insanda bir fedakârlık hissi oluşturur. Bu fedakârlık hissi de, insandaki açgözlülük yangınının panzehridir. Böylece kişinin bencillik duygusunu aşmasına, nefsini yenmesine yardım eder.
Budha, Doğru Geçim Yolunu anlatırken başka örnekler de verir. Örneğin, sofranıza koyduğunuz ve yediğiniz yemeği, başka insanlara zarar vererek mi koyduğunuza karar vermenizi ister. Sizi, onurlu ve şerefli bir hayat yaşamaya davet eder.
Konuya bu açıdan bakılınca Doğru Geçim Yolu, insanlardan mesleğini bile sorgulamalarını ister. Çünkü bazı meslekler, Budha’nın Doğru Geçim Yolu yöntemiyle ters düşer.
Budha’nın anlattığı Doğru Geçim Yolunda bahsettiği zenginlik, cömertlik ve yediklerinin kaynağını araştırma hususu, Kur’an’daki bazı ayetlerde de aynı şekilde ele alınır.
Savaş hususunda Budha, hiçbir savaşın adil olmadığını düşünür.
Yüce Yaradan da, sizlere saldırılması, güçsüz ve mazlum insanların ezilmesi, insanların yurtlarından sürülmeleri gibi, insanların huzurlarını bozmaya yönelik şartlar oluştuğunda cihad izni ve emri vermiştir. Bunların dışındaki savaşları uygun bulmamıştır.
Tek olan Tanrı’nın savaş konusundaki anlatımıyla Budha’nın fikrinin çeliştiğini söylemek zordur. Çünkü Budha’nın, Yüce Yaradan’ın savaş için izin verdiği şartlar konusundaki fikrini –en azından ben- bilmiyorum. Diğer bir anlatımla, yurtlarından çıkarılan insanların veya tek umudu düzgün insanlar olan mazlumların haklarını korumak durumunda olanların, insanlığın huzurunu bozanlara karşı sessiz kalmaları, hiç çaba sarf etmeden kurban olmayı veya zulmü kabul etmelerini istediğine dair bir sözü olduğunu bilmiyoruz.
Yukarıdaki birçok konuda, Yüce Yaradan’ın kutsal kitaplarından alıntılar yapmadık. Ayrıntılı örnekler vermeden, benzer ifadelerin çok sık olduğundan bahsetmekle yetindik. Çünkü yukarıda bahsedilen konuların birçoğuyla ilgili, bu sitede yayınladığımız yazılarımızda ayrıntılı olarak Kur’an ayetlerinden örnekler vermiştik. Bahsedilen konuların bazılarıyla ilgili olarak, Hinduculuğun kitabı sayılan Vedalardan ve Upanişadlardan da bazı makalelerimizde örnekler vermiştik.