MADDİ KALKINMA HIRSININ GETİRDİĞİ BAZI SIKINTILAR

MADDİ KALKINMA HIRSININ GETİRDİĞİ BAZI SIKINTILAR

Aşağıda bahsedeceğimiz sorunların tamamı günümüzün sıkıntısı değildir. Fakat insanlık, maddi kalkınma hırsı içerisine girince, geçmişten beri var olan bazı sorunların oranı hızla arttı. Bu artışlar, insanlığın sağlığı ve huzuru için tehlike arzetmektedir. Aşağıda kısaca bahsedeceğimiz sorunların hepsi, ayrı bir makale konusudur. Ancak biz, fotoğrafın mümkün olduğu kadar çoğunu görebilmemiz için, aklımıza gelenleri aynı yazı içerisinde bahsedeceğiz. Okuyucuların, bizlerin tespitlerine ekler yapacaklarına inanıyoruz. Umudumuz, sorunların devasa boyutlara ulaşmasını beklemeden, her alandaki ilgililerin, üzerlerine düşen sorumluluklarının bilinciyle hareket etmeleridir.

Günümüzde insanların büyük çoğunluğunda görülen sıkıntılardan birisi, sinir hastalıklarıdır. Biz nitelemeyi böyle yapınca, okuyucuların bir kısmı itiraz edebilir. Onların da hatırını kırmamak için, sinir hastalıkları değil, stres diyebilirdik. Fakat bizim kelimeyi yumuşatmamız, sorunu azaltmıyor. Nitekim yine bu sitede (www.ismailhakkikupcu.com.tr)  yayınladığımız “Çağımızın Hastalığı Gerginlik (Stres)” başlıklı makalemizde, sadece bu konuyu işlememize rağmen beklediğimiz ilgiyi uyandırmadı. Bu nedenle sorunu küçük gösterecek kelimeler aramamız yanlıştır. Zaten gerginliğimizin davranışlarımıza yansımalarını dikkatlice irdelediğimizde göreceğiz ki, büyük çoğunluğumuz sinir hastası olmuşuz. Sadece hastalığımızın kademeleri farklıdır.

İnsanlardaki sinir hastalıklarının arttığının bir göstergesi de, kalp krizlerinden anlaşılır. Bundan 30-50 yıl önce kalp krizinden ölümler birinci sırada idi. Şimdi kanser vak’aları bunun önüne geçti. Ama bu durumun önemli bir sebebi, kalp ameliyatlarıyla ilgili teknolojik gelişmelerdir. Günümüzde çok basit bir şekilde yapılan anjiyo, sten (bilezik) takma gibi bazı işlemler, geçmişte çok zor idi. Benzer şekilde kalp ile ilgili ilaçlarda da hızlı gelişmeler olmaktadır. Ancak bütün bu güzel gelişmelere rağmen, kalp krizleri devam etmektedir. Eğer, insanların bir kısmı kâr hırsıyla kanserojen ürünleri piyasaya bu denli çok sürmese, toprağı, suyu ve havayı bu derecede fazla kirletmese idi, kalp krizlerinden ölümler –tedavi yönündeki bütün güzel gelişmelere rağmen- birinci sırada olmaya devam ederdi.

İnsanların yapılarındaki gerginlik davranışlarına yansıdığından, kişilerin birbirlerine anlayışla yaklaşmaları azalmaktadır. Bu durum, insanlar arasındaki samimiyeti de azaltmaktadır. Samimiyetteki azalma, büyük bir sorun oluşturmaktadır. Her alanda güvensizliğin artmasına sebep olmaktadır. İster ticarette, ister sosyal çalışmalarda, ister aile ve arkadaşlar arasında olsun, bu samimiyetsizlik insanları yalnızlaştırmaktadır. Bu hususta daha önce yayınladığımız “Yalnızlaşan İnsanlık” isimli makalemizde daha geniş açıklamalar yaptık.

İnsanlar arasındaki samimiyetsizliğin artması sonucu dert ortakları azalmaktadır. İnsanlar dertlerini dost bildikleri insanlara anlattıklarında, verdikleri bu bilgilerin gelecekte kendi aleyhlerine kullanıldığını görmeye başlamışlardır. Bu sonuçlar elbette daha önceki asırlarda da var idi. Ama günümüzde çok daha fazla arttı. Bu artışı, psikolog ve onlara gidenlerin sayılarındaki artıştan gözlemleyebiliyoruz. Eskiden insanlar kendilerini hem dinleyecek hem de onların sorunlarını çözmek için çaba sarf edecek dostlar bulabiliyorlardı. Günümüzde bunlar azaldı. Bu sebeple insanlar kendilerini dinleyecek kimse bulamadıklarından, para vererek psikologlara gitmektedirler. Güçleri paralarına yetmektedir. Ancak büyük bir çoğunluk halen hem para vermek istemediğinden, hem de psikologları deli doktoru gibi gördüklerinden onlara gitmemektedir. Bu durum ise, sorunların daha da karmaşıklaşmasına sebep olmaktadır.

Günümüzde artış gösteren konulardan birisi de uyuşturucu kullanımıdır. Alınan uyuşturucunun miktarı ve cinsi çok farklıdır. Fakat en alt kademedeki kullanımlar bile sosyal açıdan sorunlar oluşturmaktadır. Bu kullanımlar günümüzdeki diğer anlayışlardaki değişmelerle de birleşince, insanlığın geleceği için çeşitli sorunlar oluşturmaktadır.

Gasp ve hırsızlık olayları hızla artmaktadır. Eskiden uzun süren şehirlerarası yolculuklar sırasında görülen bu vak’alar, günümüzde her alanda adiyeden olaylar şekline dönüşmüştür.  Bununla bağlantılı olarak şiddet olaylarında da artış olmaktadır. Şiddet olaylarının görüldüğü alanlar çoğalmıştır.

Günümüzde ailelerdeki parçalanmalar hızla artmaktadır. Bu durum en çok çocukları etkilemektedir. Çocukların bir kısmının yaşadıkları olayların etkisinde kaldıklarından, ileriki yaşlarında dengeli davranışlar göstermek isteseler bile başaramamaktadırlar. Ayrıca aile üyeleri arasındaki bağlar da zayıflamaktadır.  Bu konuda, “Aile Birliğini desteklemenin Düşük Maliyeti” başlıklı yazımızda, tespitlerde bulunduk ve çözüm önerileri yaptık.

Günümüzde artış gösteren hususlardan birisi de, intiharlardır. Fakir insanların, çok zorlu hayat yaşayanların intihar etmeleri beklenirken, günümüzde böyle olmamaktadır. İntihar edenler kervanına, bilhassa Batı âleminde, zengin insanlar da katılmıştır. Kâr hırsı ile ulaşılan zenginliğin insanı mutlu etmediği anlaşılmaktadır. Bu konuda daha önce yayınladığımız ve “Zenginlik” üzerine olan çeşitli yazılarımızda, fikirlerimizi ifade ettik.

Günümüzde görülen ve geleceğe yönelik bir başka tehlike de, ortaya çıkan yepyeni virüslerdir. Bilindiği gibi, insanların sahip oldukları bağışıklık sistemi, virüslere (mikroplara) karşı mücadele etmektedir. Mikroplarda görülen yapısal değişikliklerden daha hızlı olarak, kendini yenilemektedir. Böylece mikroplarla mücadele edebilmektedir. Elbette bu mücadelesinde ilaçlar da yardımcı olmaktadır. Fakat günümüzde insanlık çok daha farklı bir sorunla karşı karşıyadır.

Artık, vücudun bağışıklık sisteminden daha hızlı kendini geliştiren ve şekil değiştiren mikroplar görülmeye başlamıştır. Bilhassa grip gibi dünya çapında yaygın olan hastalıklarda bu durum vuku bulmaktadır. Bu durum diğer alanlara da yayılma istidadındadır. İster ilaç firmalarının kâr hırsları bu durumu tetiklemiş olsun, ister yiyecek ve içeceklerdeki değişim sonucu olsun, insanlığın geleceğini tehdit eden en ciddi hususlardan birisi, mikroplardaki bu şekil değiştirme hızıdır.

Görüldüğü gibi, sağlığımızdan sosyal yaşantımıza, başarı anlayışımızdan ahlâk anlayışımıza kadar giderek bozulmaktadır. Bu bozulma, insanlığı, mecburi istikamet olarak, sağlıksız ve huzursuz ortamlara doğru yönlendirmektedir.

Bu mecburi gidişatı değiştirecek olanlar yine bizleriz. Umutsuz olmamak gerekir. Her zaman yapılabilecekler vardır. Yeter ki, “düşündüğümüzü zannetmekle” oyalanmayalım, gerçekten ve kökten “düşünelim”. Böyle yaparsak, çok güzel sonuçlar alacağımızı göreceğimize inanıyorum.

 

Bu yazı Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.