PLANLARIMIZDA HER İKİ DÜNYAYI DÜŞÜNÜRSEK BAŞARIMIZ ARTAR

PLANLARIMIZDA HER İKİ DÜNYAYI DÜŞÜNÜRSEK BAŞARIMIZ ARTAR

 

Yaşadığımız sürece hepimiz, gelecek için bazı planlar yaparız. Kimimiz planladığımız hedeflere ulaşırız. Hattâ daha fazlasını elde ederiz. Çoğumuzun planları tutmaz. Kimimiz ise, tam tersine mevcut halimizden daha geriye düşeriz.

Bu çeşitliliğin sebeplerinden birisi, bizim yaptığımız planların, ne kadar gerçekçi olduğuyla bağlantılıdır. Bir diğeri, planlamada kullandığımız yöntemdir. Sadece kısa vade planlar yaparsak aksama ihtimali fazla olur.

Demek ki, planları, hem mümkün olduğunca gerçekçi yapmaya çalışacağız, hem de sadece kısa vadeli yapmayacağız. Bu dünyadaki işlerimizde daha başarılı olabilmek için; kısa, orta ve uzun vade planları birlikte yapacağız. Her üç vadedeki planlarımız arasında sıkı bir bağlantı olacak. Kısa vadedeki bir planımız, orta vadedeki hedefimizle çelişiyorsa, vazgeçeceğiz. Veya değiştireceğiz.

Eğer yukarıda bahsettiğimiz kısa, orta ve uzun vade planlarımızın hedefi, sadece bu dünya hayatındaki nimetlerden pay kapma üzerine olursa, eksik kalır. Belki planlarımızın birçoğu tutar, başarılı oluruz. Ama bu dünyadan göçüp gidince bize hiçbir faydası olmaz. Hattâ bu dünyada da bizi mutlu yapmaz. Çünkü aklımız ve duygularımız planlarımıza kilitlendiğinden, hayatımız sürekli bir endişe içerisinde geçer. Planlarımızdaki her aksaklık, bizde gerilim yapar. Aksaklık meydana gelmese bile olma ihtimali de bizi gerer.

Sonunda bütün planlarımız tutsa bile, geriye dönüp baktığımızda kendimizi mutsuz, dostsuz ve tek başına hissederiz.

Bu sebeple, bu dünyada yaptığımız gelecek planlarımızın içerisine, gelecek yaşamımızda yani ahiret hayatımızda ulaşmak istediğimiz hedefi de katmalıyız. Yüce Yaradan Kur’an’ında bu dünya hayatımızın, ahiret yaşamımız yanında uzun bir yoldaki bir yol ağzı kadar olduğunu ifade ediyor. Allah, ahirete huzuruna vardığımızda bizim bu dünyada kaldığımız süreyi şöyle tanımlayacağımızı ifade eder:

23 Müminun Suresi 112: (Allah inkârcılara) “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” diye sorar.

113: “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte bilenlere sor.” derler.

Önceki, “Af Dileyecek” şeklinde başlayan yazımızda belirttiğimiz gibi, bizler hangi yaşta olursak olalım, zaten, yaşadığımız geçmiş günleri düşündüğümüzde, göz açıp kapayana kadar geçtiğini hissederiz. Yani daha bu dünyada iken, ahirette söyleyeceğimizi hissederiz. Bizim bu düşüncemizi, Yüce Yaradan ayetlerin devamında tasdik etmektedir:

114: (Allah) buyurur ki: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!

“Biz bilmiyorduk, hiç ahirete gidip geri gelip bize anlatan da olmadı” demeyelim diye, Allah, bize sonraki ayetinde yol gösteriyor:

115: “Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?”

Şimdi oturalım düşünelim. Bilim insanlarının verdiği bilgilerin ışığında, evrendeki büyüklüğü ve mükemmel düzeni sorgulayalım. Buna gücümüz yetmezse, çevremizi sorgulayalım. Cansın varlıklar dediğimiz taş- toprağın içerisinde ne cevherler olduğunu inceleyelim. Bitkilerdeki düzene bakalım. Hayvanlardaki özelliklere ve sosyal yaşamlarındaki düzenin hiç bozulmadan nasıl yürüdüğünü düşünelim. Sonra insanlara dönelim. Her insanın duygusal yönünün farklı olduğunu, her insanın parmak izinin farklı olduğunu hayretle müşahede edelim. Sonra kendimizi inceleyelim.

Bütün bunları ayna karşısında yaparsak, kendimizi, acilen, ahiret planlarını da dünyevi planlarımızla birlikte ele almamız gerektiğine ikna ederiz. Ahiret hayatını da dikkate alarak plan yapmamızın en önemli farkı, her hareketimizi gözleyen, her düşüncemizi bilen bir Yüce Yaradan’ın varlığını hissetmemizdir. Böylece, kimse görmeden yaptığımız iyiliklerin, hattâ, yaptığımız kişinin bile farkına varmadığı iyiliklerimizin boşa gitmediğini biliriz. Böylece, bir gün iyiliklerimize karşılık verileceğini düşünerek rahatlarız.

Diğer taraftan, hiç kimse bilmeden yaptığımız kötülüklerin hesabının da sorulacağını düşüneceğimizden, kendimize çeki düzen veririz. Dolayısıyla planlarımızı hem bu dünyada hem de ahirette huzurlu olmak için yaparsak, bize yardımcı olacak bir Yüce Yaradan’ın varlığını biliriz. Onun yardımıyla inşallah her iki cihanda da güzelliklere ulaşırız.

Bazen nefsimize yani duygularımıza hâkim olamayız. Sadece bu dünya nimetleri peşine düşeriz. İşte yaptığımız hataların bizi umutsuzluğa düşürdüğü zamanlarda, hemen ahiret planlarını önceliğe alıp uygularsak, bizi affedebilecek bir Yüce Yaradan’ın olduğunu düşünerek, kendimizi düzeltiriz. Raydan çıkan planlarımızı tekrar rayına oturturuz.

Dolayısıyla, eğer ahiret ile ilgili hedeflerimizi de planlarımıza eklersek, hayatımızın bundan sonrası için yapacağımız planlar daha bir önemli hale gelir. Bu durum kalan zamanımızı daha önemli kılar. Artık zamanımızı daha verimli kullanıp, daha ciddi planlar yapmaya başlarız.

Kalan zamanımızı verimli kullanmaya, planlarımızı hem bu dünya hem ahiret huzuru için yapmaya, yaptığımız planları daha ciddi uygulamaya başladıkça, her iki dünya mutluluğuna doğru daha hızlı yol almaya başladığımızı görürüz.

Bu yazı YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.