ÖNDERLERİN YANLIŞLARINI ALKIŞLAYANLAR

ÖNDERLERİN YANLIŞLARINI ALKIŞLAYANLAR

 

(Not: Bu yazı Mart 2014’te bu sitede yayınlanmıştı. Silindiğinden aynen yayınlıyoruz.)

Önderlerinin yanlışlarını alkışlayanlar; ya helâk olurlar, ya yalnızlaşırlar ya da kişilik değiştirirler

Önderler denilince; Devlet yöneticileri, siyasetin ileri gelenleri, terör guruplarının yöneticileri, vakıf-dernek yöneticileri, haksız kazanç peşinde koşan şirket yöneticileri, şeyhler, aşiret ağaları gibi alanlar bu kapsam içerisindedir.

Zalimleri, menfaatinden başka şey düşünmeyenleri, insanları kandıranları, ikiyüzlü davrananları helâk etmek tamamen Allah’ın tekelindedir. Çünkü hüküm ve hikmet sahibi yalnız Allah’tır.

Allah bu helâk etme işlemini, doğrudan ve melekleri aracılığıyla yaptığı gibi, bazı insanlar aracılığıyla da yaptığı tarihteki örneklerden anlaşılmaktadır. Bir insanın kendini düzeltmediği gibi, Allah’a şirk koşması halinde, onun mutlaka helâk edeceğini, Yüce Yaradan, ayetlerinde açıklıyor.

Hud Suresi 96,97.ayet: “ Andolsun, biz Mûsâ’yı âyetlerimizle ve apaçık bir mucize ile Firavun’a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber gönderdik de ileri gelenler, Firavun’un emrine uydular. Hâlbuki Firavun’un emri doğru değildi.”

  1. Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne geçecek ve onları suya götürür gibi ateşe götürecektir. Ne kötü varış yeridir orası!”
  2. Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lânete uğratıldılar. Ne kötü destektir onlara verilen destek!”

Ayetlerde cezanın sadece Firavuna verilmeyeceği, hem Firavun’ un ileri gelen adamlarına, hem de onun peşinde koşan halka verileceği açıkça belirtiliyor. Yani önderlerinin yanlışlarını alkışlayan, onların peşinde giden herkes için Hud Suresinin 99uncu ayet hükmü uygulanacaktır.

Şimdi insanlar, aynı, peygamberlere inanmayanların söyledikleri gibi, ”bizi nasıl helâk edecek, haydi o gün gelse ya” ya da “biz Allah’a inanıyoruz, biz yanlış yapıyorsak Allah bizi affeder” benzeri konuşuyorlar. Biz, böylelerinin bu dünyada helâk olup olmayacaklarını bilemeyiz. Allah bilir.

Bizim dünya gözüyle bakarak söyleyebileceğimiz şey; onların, ya yalnızlaşacakları ya da kişilik değiştirecekleridir.

Zaman içerisinde Allah, önderlerle ilgili gerçekleri, halka çeşitli vesilelerle gösterdikçe, önderlerinin yanlışlıklarını savunan insanların bir kısmı, kimsenin yüzüne bakamaz hale geleceklerdir. Yalnızlaşacaklardır. Aslında bu durum, bu dünya hayatında bir azaptır.

Bazıları ise, durumlarını kurtarmak için hemen kişilik değiştirecekler ve peşinde gittikleri önderlerini kötüleme yarışına gireceklerdir. Düşecekleri bu kişilik değişikliği, aslında bu dünya hayatında bir azaptır.

Bu açıdan bakılınca doğrudan helâk edilmek, sanki daha hafif bir azap gibi kalıyor. Diğer taraftan, bu dünyada azap çekerek de olsa çok yaşatılmak, insanları cehennem azabından kurtarmıyor. Allah bu durumu Bakara Suresi 96. Ayette açıkça belirtiyor: “…….Hâlbuki çok yaşatılmış olmak kendilerini azaptan uzaklaştıracak da değildir.”

Hatalarını anlayarak yanlıştan dönenler, önderlerinin değil, Allah’ın ipine sarılanlar bilmeliler ki, Allah merhametlilerin en hayırlısıdır. Çok çeşitli ayetlerde, Allah’ın bağışlayıcılığı vurgulanır. Ama yanlıştan döndükten sonra iyi işler yapmak şartı aranmaktadır.

Ankebut Suresi 7. Ayet: “Bununla beraber iman edip de salih amel (iyi işler) yapanların, muhakkak taraflarından kötülüklerini örteriz ve elbette kendilerine yaptıkları amelin daha güzelini veririz.”

Biz güzel örnek oluşturarak, insanlara iyi işler yapmalarını öğütlemek durumundayız. Öğütlerimize uymayanları da, Allah dilerse ve Allah’ın yardımı ile hükümleri doğrultusunda cezalandırmaya çalışmalıyız. Yoksa herkes kendinden sorumludur. Her kişi, kendi kararlarının sonuçlarını görür. Sonuca sevinir ya da kahrolur.

Allah insanlara zulmetmez, insanlar birbirlerine ve kendilerine zulmederler.   

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE, Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.